21 Nisan 2013 Pazar

Herkesi ben yendim!




Deneme sonuçları panoya asıldığındaki halim. "Okulsuzluk" (yeni uydurduğum terim) ne güzel şeymiş arkadaşlar. Evde tüm gün dinlenerek,kitap okuyarak,film izleyerek zaman geçirmek. 

Her gün sabah uyanıp spor yapıyorum,kahvaltının ardından ders çalışıyorum. Yeteri kadar çalıştıktan sonra kalan tüm zaman benim. Kitap okuyorum,film izliyorum,yemek yapıyorum bazen kek yapıyorum güzel güzel geçiriyorum zamanımı. Tam olmasını istediğim gibi. Evden çıkmadan ve istediklerimi yaparak.

Tabi sinir stres olmayınca,daha huzurlu bir ortamım olunca bu sınavlarıma da yansıyor hemen. "en birinci ben oluyorum." tabi tüm sınavlarda en birinci olmasam da en birinci olduğum sınavlar olmuyor değil. 

Her neyse,gel gelelim neler yapıyorum.
Test çözüyorum. sonra bazı aptal testlerde böyle sorular çıkıyor çılgın atıyorum. Bence hepsi aynı. Hiçbir fark görüyor musunuz? Ben göremiyorum da.

Yumurtasız kek yapmayı öğrendim. OKULU BIRAKIP PASTANE Mİ AÇSAM NAPSAM ARTIK.
Hadi buraya da tarifi yazayım da vegan,vejetaryen kardeşlerimiz görüp yaparlar belki. Aaa veganlar yapamaz ki,yoğurt var içinde. Köy yoğurdu ama!
Yumurtasız Kek Tarifi
7 kaşık robotta çekilmiş muz püresi
1 su bardağı şeker
1 su bardağından biraz az sıvı yağ (zeytinyağı tercihimdir)
1 su bardağı yoğurt
2 su bardağı un
Dilediğiniz kadar kuru meyve,kuruyemiş.
Tarçın,Vanilya,Kabartma tozu
Önce muz püresi ve şekeri ardından yazdığım sırayla mazemeleri ekleyerek karışımı çırpın. Unu ekledikten sonra mikseri bir yere bırakıp kuru meyveleri ve yemişleri,tarçını,kabartma tozu ve vanilyayı koyup kaşıkla iyice karıştırın. Sonra kek kalıbına koyup önceden 150 derecede yarım saat pişirin. işte size müthiş yumurtasız kek. Hem yapımı basit hem doğaya karşı duyarlı. hadi şimdi yumurtasız kek yapma zamanı!

Birde parfüm kokusu sizce de çok rahatsız edici bir koku değil mi? Ter kokusunu parfüm kokusuna tercih ederim dediğimde neden herkes şaşırıyor hala anlamış değilim. İnsan kendi kokusunu sevmez mi ya. Ağır falan diyorsunuz da parfüm de ağır koktuğu zaman ter kokusundan daha kötü kokuyor bence. Bilemicem. 

Bak yine sinirlendim şimdi. neyse gidiyorum ben. gidiyim yani. gidiyim o zaman.

12 Nisan 2013 Cuma

Koşu günlerimden notlar

Ben olmuşum kör bir skinnyfat...
YGS bildiğiniz benim için savaş gibi bir şey oldu,kör kaldım,sakat kaldım birde skinnyfat oldum. Daha ne olsun. Savaşa girsem anca bu kadar olur.
Körlük demişken gözlerim baya baya ilerlemiş. 1 olmuş numarası. Sürekli gözlük takan bir insan olıcığım artık. Yeni gözlüklerimle fotoğraflar çok yakında dırırırıdın. Artık kemik çerçeve değil daha tatlı bişiyle karşınızda oliciğim.
Sakat işin abartısı tabi,olay bel ve boyun ağrıları. Günün 12 saatini rahatsız sıralarda oturarak geçirince ister istemez kuyruk sokumu,bel,boyun genel olarak söylemek gerekirse omurgalar ağrıyor. Ne yapmak gerek? Spor!

Artık okula da gitmediğim için her sabah kalkar kalkmaz eşofmanlarımı giyiyorum,kulaklığımı takıp koşuyorum. Geçtiğimiz iki gün içinde yağmurdu,soğuktu (Baharda soğuk hava,evet. Küresel ısınma nelere kadir) derken koşamadım. Ama iki günlük koşamamanın ardından bugün o kadar nefis bir havada koştum ki!


Apartmanların olduğu bir semtte yaşamıyoruz,evler hep müstakil,bahçeli. Adana deyince de akla kışın narenciye yazın pamuk (Adana'da hiç pamuk tarlası görmedim orası ayrı) gelir. O yüzden evlerin bahçelerinde portakal,greyfurt,limon ağaçları bolca. Bahar demek bu ağaçların çiçek açması demek,bahar demek bu çiçeklerin kokusunun sokaklara dolması demek.
Bu fotoğraf da dedemin bahçesindeki portakal ağacından.


Ne diyorduk evet,koşu. Sabah yağmur sonrası toprak kokusunu hissetmek ne güzel şeymiş. Derin derin nefes aldıkça birde portakal çiçeklerinin kokusu karıştı bu kokuya. Mest oldum.
Tabi sadece koşuyla bitmiyor,vücudumu çalıştırmam gerek. YGS döneminde her ne kadar sağlıklı beslenmiş olsam da otur ye otur ye yapınca ister istemez o yediklerim vücutta depo ediliyor. 174 boyum ve 53/4 kilomla yağ oranı fazla bir insan olmuşum. Yağ analizi yapan kişi "Kilon boyuna göre az,yağ oranın fazla" deyince zaten bir an mavi ekran verdim. "Nasıl olabilir bir saniye burada mantık hatası yok mu?" deyince kadın "Nasıl besleniyorsun?" diye sordu. Bende "En başta et yemiyorum,sürekli ev yemekleri ve meyve yiyorum" dedim. "Peki b12'yi nereden alıyorsun?" deyince taşlar yerine oturdu. "Her gün tereyağı bal ve yumurta yiyorum." Ve vücudumdaki yağ oranının fazla olma nedenlerinden biri. Her gün tereyağlarını balları götür sonra "neden vücudumda yağ oranı fazla." katı yağ o alicim katı yağ. Ne kadar köyden gelmiş tereyağı da olsa katı hayvansal yağ tabi depo edilir.
Ayrıca meyve yemek,evet yararlı ama bir günde oturup da bir kilo muz yemek yararlı değilmiş. O da direkt depo ediliyormuş. Evet günde bir kilo muz yiyorum. Ama farkında olmadan. Geçen anket yapılmıştı bir soruda hobileriniz nelerdir diyordu ve tabi muhteşem cevaplar verdim "Muz yemek,Bulutları izlemek,Bisiklet sürmek,Kitap okumak,Film izlemek,Okuldan nefret etmek." Rehberlik servisine sevgiler.

Bu yağ oranını düşürmek için her gün 1 kilo yerine 1 tane muz yemeye,tereyağını kesip sadece zeytinyağlı yemeye başladım. Birde koşuya. Zaten ben sağlıklı beslenen bir insanım,fındığı cevizi bol bol yiyor... AL SANA YAĞLI Bİ YİYECEK DAHA.
Benim hayatım yağ olmuş haberim yok ya. Omega 3 yağına ihtiyacım var ama,onsuz olmaz.  neyse.

Tabi koşan kişi ben olunca her yer olduğundan farklılaşıyor benim süzgecimden geçip. Birde koştuktan sonra esneme hareketleri vesaire derken çevreyi güzel gözlemliyorum. Bunlarda koşarken çektiklerimden:









































KOŞMAK ÇOK GÜZEL,GELSENE!