22 Mayıs 2012 Salı

Aslında hayat bisiklet sürmek gibi.

Dengede durmayı bilmekle başlıyor her şey. Dengede duramazsan,düşersin. Dizin kanar,yara olur. Hayatta böyle. Dengede olmak gerek. Yoksa canını acıtır düşüşler.


Pedalı çevirdiğin kadar varsın. Ne kadar basarsan o kadar gidersin. Ne kadar pedala yüklenirsen o kadar yaşarsın. Ve tekerleri döndüren pedala hızlı basmak değil,sürekli basmak. 


Hızlı gidersen eğer birden bırakırsın. Önce rüzgarın yüzüne çarpması hoşuna gider ama sonuçta bir yerde durur bisikletin. Tekrar başlamak daha fazla yorar insanı. Pedallara sürekli basmak gerek. 


Bazen kasisler çıkabilir önüne. Engeller aşmak için var. Yavaşlatsa da durdurmamalı bu engeller. Veya nefret edilen rahatsız edici küçük böcekler çarpabilir. Önemli olan onlardan nasıl kurtulabildiğimiz.


Ve dengeyi sağlamak için hareketi bırakmamalısın,yorulsan dahi. Ne zaman pedal çevirmeyi bırakırsın,o zaman yaşamayı bıraktın demektir çünkü.

18 Mayıs 2012 Cuma

O yollar yokuş yukarı bana girdi bisiklet pedalı

Bugün sürekli gittiğim dümdüz yolda yine bisiklet sürüyordum. Yolu tarif edecek olursam 1 kilometre uzunluğunda tamamen düz yokuşsuz uzun geniş bir yol. Birde sakin olduğu için genel tercihim gidip orada bisiklet sürmek oluyor.


Yine orada bisiklet sürerken macera arayan ben kalıplarını aşıp "Hadi arka sokaklara gir bir sürü sokak var yeni yerler keşfet" dedi. Bende onu kırmamak için girdim küçük bir sokağa başladım sürmeye.


Adana'nın, daha doğrusu yaşadığım semtin arka sokaklarında hala mahalle kültürünün yaşadığını gördüm. Kalabalık aileler,sokağa koyulmuş sandalyeler,sokakta maç yapan çocuklar ve köşede oturup sohbet eden anneleri... Havasız olan sokaklar bile gördüm. Yani bir sokak açık alan nasıl havasız olur orasını bilmiyorum. Sokakta yaşayanlara sormak gerek.


Çok dar sokaklardan geçtim bir arabanın anca geçebileceği sokaklar. Her evin minik avlusu olan sokaklar. Hatta bazı avluların kapıları tahtadan derme çatmaydı. Hoşuma gitmedi değil. Labirent gibi hepsi birbirine bağlanan bir sürü sokaktan geçtim.
Bu sokakların birince çocuğun biri bana ağaç dalı fırlattı. Neyse ki bana çarpmadı. Demiştim ben çocuklar çok fazla şiddete eğilimliler diye. Bende nasibimi aldım.


Sonra maceracı kişiliğim tekrar ortaya çıktı "Yeter buralarda sürdüğün hepsi aynı gibi git şimdide başka yerlere doğru büyük yollardan sür" diyerekten metro yoluna çıktım oradan dümdüz sürdüm. (Kaybolmamak için metro yolunu takip ettim. Olur da kaybolacak gibi olursam metro yolunu takip edip tekrar eve dönmek için.



  • Ben hızlı hızlı sürerken göze giren minik böcek demiştim,buda arkadaşım tanıştırayım; hızlı hızlı bisiklet sürerken içe giren eşek arısı.



Dümdüz gitmeye başladım. Arabalar geliyor. Kornaya basıyorlar tedirgin oluyorum. Işıklarda duruyorum. Arabalar yanımdan hızlı hızlı geçiyor. En son bir altgeçite geldim ki alt geçit demeye bin şahit ister dimdik bir yokuş. Haydi dedim yokuş inen yokuş çıkar ama sen in. Bir inişim var ki. Huuuffff. Hıphızlı. Yanımdan hıphızı arabalar geçiyor. Birde altgeçit olunca yankı yapıyor, bende bağırdım "ALMANYAYAAAAAAAAAAAAAA" diye artık o yankıyla ne anladılar bilemicem.


Ve ben tam o indiğim yokuşu pedallara asıla asıla çıkarken pedalım kırıldı. Siz kırık pedalla yokuş çıkmak nedir bilir misiniz? Nerden bileceksiniz!! Kırık pedalla arabalı yollarda zor zor sürdüm bisikletimi. Sonra hemen ilk göbekten dönüp tekrar o yokuşu inip tekrar kırık pedalla yokuşu çıkıp hızlı hızlı eve döndüm. Tabi eve döndüğümde bacaklarım tamamen iflas etmişti.


Çok korkunçtu yalnız o altgeçit. İngilizce öğretmenimin bir sözü var "Başka yerlerde macera aramayın." Adam haklıymış. Bir daha böyle almanyaya maceraları aramıcam. Sonra pedalımı kırıyorum böyle.

15 Mayıs 2012 Salı

Bitince bitiyor işte.



Bir sürü insan girip çıktı hayatıma. Girdi çıktı,geldi gitti..  Gitti sonunda,hep gitti. Hiç kalmadı.


Bana bir şeyler kattı gelişiyle,giderken benden bir şeyler götürdü. Ve hepsinin bana kattıkları ve benden götürdükleri beni oluşturdu.
Puzzle gibi. Puzzleın her parçası başka birisinin elinde. Hepsi tek tek yerleştirdi elindeki puzzleı. Sonunda bir bütün oluştu bir çok insanın elindeki minik parçadan. Küçük parçalar bir bütünü oluşturdu,yaşanılan tecrübelerin insanı oluşturması gibi.


Ama benim için gerek arkadaşlıkta gerekse ilişkilerde bitti mi bitiyor. Geri dönüşü olmuyor. Biraz kindarım bu konuda,evet. Eğer birisi bir kere benim güvenimi sarstıysa tamamen bitiyor gözümde,bir daha hiç başlamamak üzere! Veya her şeyden çok sevdiğim insanın sadece bir cümlesi beni ondan soğutmaya,soğutmayı geçtim nefret etmeme sebep olabiliyor. Bu yüzden sevgiyle nefret arasında da çok ince bir çizgi olduğunu düşünüyorum.


Bir şeyleri bitirmek benim için çok zor değil. Bir arkadaşlığı bitirmek mesela. Yıllarımı birlikte geçirdiğim arkadaşıma baktığımda kendimden bir şeyler katamamışsam o arkadaşlığın bir anlamı olmuyor gözümde. Veya ben ona haddinden fazla değer verirken onun bunu görmeyecek kadar başkalarına zaman ayırması onun gözümdeki değerini düşürüyor. Gözümdeki değeri düşünce istem dışı olarak soğuyorum,aramızdaki bağlar tek tek kopmaya başlıyor. Zamanımızı sürekli birlikte geçirirken artık birbirimize daha az zaman ayırıyoruz. Sonrasında arkadaş çevrelerimiz değişiyor. Benim nefret ettiğim insanlar etrafında toplanıyor,sonra o insanlar yüzünden bir bakıyorum ondan gıcık almaya başlamışım. Hatta bir süre sonra nefret etmeye başlamışım! Bazen bende anlam veremiyorum arkadaşlık ilişkilerime.


Bunda sadece onun suçu var demiyorum elbet benimde hatalarım olmuştur ama hem beni umursamayıp hem "Sen artık beni hiç sevmiyorsun" diye gelmesi ayrı bir olay. Madem sevmediğimi düşünüyorsun bunun tek taraflı olmadığını düşünmen gerek.  Mesela biri bana soğuk davranırsa "Ben bir şeyler yaptım ki o artık eskisi gibi benimle konuşmuyor" diye düşünüp ona karşı tavırlarımı gözden geçiririm. Sonra hatayı nerede yaptığımı görürüm. Görmezsem bunu onunla konuşup düzeltmeyi denerim. Düzeltemezsem bile çabalarım en azından. Öyle hiçbir şey olmamış gibi davranmam.
Ve insan yanındakilerden etkileniyor ister istemez. Eğer yanında kibirli kendini üstün görmekten başka bir şey yapmayan,sürekli insanları itin götüne sokmaya çabalayan insanlar olunca onlara benziyor. Yanımızdaki insanlara benziyoruz istemeden. Kimi zaman iyi oluyor sonuçları kimi zaman kötü. 


Birde her şey bittikten uzun zaman sonra hiçbir şey olmamış gibi yine arkadaş olmaya çalışanlar var. Sen neyin kafasındasın yarraaam? desem rahatlayacağım valla. O kadar zaman geçirdik birlikte biliyorsun benim huyumu nasıl biri olduğumu,biri biterse biter benim için. Biliyorsun yani. Bittikten sonra ne kadar çabalasan da boş. Her şeyi ben kafamda seni bir "hiç" olarak görmeden olarak düşünseydin ya! İçimden bir şeyler koptuktan sonra istersen herkesten çok beni sev. Hiç. Olmayacağını bile bile gelip eskisi gibi olmaya çalışmak neden. 


Bitti mi bitiyor benim gözümde. bittikten sonra değil,bitmeden önce düşünmek gerek çünkü. Eğer gerçekten bitirmişsem,içimden bir şeyler kopmuştur ona dair. Bir cam kırılınca eski haline dönüyor mu? İşte bir şeyler kopunca da içimde eskisi gibi olamıyorum. Değiştiriyor çünkü o benden götürülen parça beni. Kırılan cam misali.

13 Mayıs 2012 Pazar

Halbuki aynı mahallede yaşıyoruz.

Bugün sınava gireceğim diye erkenden uyanıp çıktım evden. Kulaklığımı takıp otobüsü beklerken bir çocuk geldi yanıma. Bir şeyler söyledi,kulaklığım var diye anlamadım önce. Kulaklığımı çıkarıp efendim dedim.

Anlamadığım bir şeyler tekrarladı. Belli ki kürt bir çocuk. İnsanları etnik kökenlerine göre ayırmayı sevmiyorum aslında. Bu yüzden ırk,din,dil gibi insanları ayıran şeyleri sevmiyorum.

Anlamaya çalıştım efendim dedim bir kaç kere anlamıyorum dedim. Çocuk durdu. Sonra kaldırıma oturdu. Karşıdaki marketi gösterip kocaman dedi. Elinde simit vardı bana uzattı bende hayır anlamında başımı salladım. Sonra bana "Nereye gidiyorsun?" dedi. Madem türkçe biliyordun neden kürtçe bir şeyler söyledin diyecektim,demedim. Sınava gidiyorum dedim. Oturdu orada bir süre daha yarı kürtçe yarı türkçe bir şeyler söyledi. Baba' dediğini anladım bir tek.

Sonra otobüs gelince bindim otobüse. El salladı bana. Bende ona el sallayıp gülümsedim.

Aynı ülkede ülkeyi geçtim aynı mahallede yaşıyoruz. Bir nevi komşuyuz ama farklı dilleri konuşuyoruz. Anlaşamıyoruz. Neden anlaşamıyoruz diye düşünmedim değil. Eğer bana anlatmak istediğini tam anlatabilseydi belki farklı olurdu. Ne karışık durumlar.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Bisiklet üzerinden tespitler getirdim.

  • Bugün ana cadde yerine ara sokaklarda bisiklet sürmenin benim için farklı deneyim olacağını düşünüp pedalı arka sokaklara doğru çevirdim.
  • Rıza babayı gördüm arka sokaklarda eheheh tamam sustum.....
  • Sevgililer gördüm sokakta. Oturmuşlar köşede öpüşüyorlar koklaşıyorlar. Başka bir köşede başka bir çift. Birde annelerini babalarını tanıyorum, muhafazakar insanlar. Çok garibime gitti. Bir tanıdıkları onları öyle görse ne yapardı diye düşünmedim değil.
  • Asfalt yoldaki kasisler ve bisikletin zıplaması sendin aşkım.
  • Bisiklet koltuğunu kim tasarlamış allahaşkına? İnsan biraz götünün rahatını düşünür ama. Kıçım ağrıdı o kadar saat bisiklet sürünce!
  • Küçük çocuklar çok şiddet eğilimli. Sürekli bir taş atma halindeler. Taso maso yok ellerinde. Bilye de yok. Taş atıp şişe kırıyorlar sadece. 
  • Rüzgarın ne taraftan estiğine dikkat edip bisiklet sürmekte fayda var. 
  • Merhaba ben son hızla bisiklet sürerken göze giren o küçük böcek.
Bir kaç tespitim daha var;

  • Okuduğu kitaplar 3-5 bestsellerı aşmayacak insanlar "Kitapları seviyorum" demeyin. Kitabın adını karalıyorsunuz. Bestsellerlar kitap değil ki. Okumalık kitap şeklinde basılmış sayfalar. Ben onlara kitap demem. Kitap dediğin içinde saçma aşklar barındırmaz. Aşkı anlatan o kadar kitap varken nedir bu basit bestseller kitap aşkı. 
  • Geçen Disney Channel izliyorum, bir dizi oynuyor adını hatırlamıyorum. Bir dizideki tüm karakterler güzel&yakışıklı olur mu abi ya? Olmamalı. Bir tane çirkin yok aralarında. Çirkin dedikleri kız bile manken gibi. Hayır sorguluyorum böyle olunca "BİZDE NİYE YOH?!?!?!?!"
Sonra cevap veremiyorum tabi iiiiiiieeeeeessssssyyyyyyeeeeeaaaaağğğğğnnn naraları atıyorum evet.

1 Mayıs 2012 Salı

Final dershanesinin mesajlarına selam olsun.

Mesaj;
SEVGILI OGRENCIMIZ 06-12-13 MAYISS TARIHLERINDE YAPILACAK OLAN YGS VE LYS SINAVLARI GIRIS KARTLARINIZI OGRENCI ISLERINDEN ALABILIRSINIZ. MERKEZ FINAL DERSHANESI
Anlatım bozukluğunu yediğiminin dershanesi. LYS ve YGS sınavları nedir lan. Birde eğitim kurumu olacaksınız. Bir titreyip kendinize gelin. He birde o caps lock kapanacak. Sonuna birde "YENGEMLERE SLMLAR :)" yazsaymış tam ergen akraba modunda bir mesaj olmuş. Bastım eksiyi.

TL vs. Bisiklet sibobu

Geldi bahar ayları gevşedi gönlümün yayları mantığıyla,havalarında ısınmasıyla merdiven dairesinde üstü iki parmak toz olmuş bisikletimi yıkamanın,bakımını yaptırmanın zamanı geldi diye düşündüm.

Okuldan gelip üstümü değiştirdikten sonra doğruca kilidini açtım,petrole götürdüm. Yeni bir sistem yapmışlar. Hayvan gibi tazyikli su makinesi koymuşlar, bir lira atınca 5 dakika boyunca çalışıyor. Attık o kadar sert ki bir anlık ayağıma geldi ayağım yara oldu. Tabi 5 dakikada bisikletimi jilet gibi temizledim. Mis gibi oldu. O tüm kiri pisliği gitti. Bir nevi üzerindeki kötü yaşanmışlıklar suya karışık gitti.

Ardından 6-7 aydır kullanılmadığı için lastikleri şişirmeye götürdüm bisikletçi amcaya. Lastiklerin patlak olup olmadığına bakarken "Sibopların ölmüş değiştirmek gerek." dedi. Değiştirelim o zaman dedim. Tanesi 2 liraymış. Hayırlısı dedim. Birde bisikletin lastiklerini şişirdi,zincirleri yağladı çok sipirmin oldu bisikletim.

Bisikletimin bakım onarımına 6-7 lira vermiş oldum. Verirken pek üzülmedim. Ama gel gelelim ki o günün akşamı smsim bitti. Tl'mde yoktu.

Gittim markete 12 lira yükletmek için. Verdim parayı numarayı kadın attı kontörü. Geldi sms yaptım 12 liraya gitti. Sonra şöyle düşündüm de "Lan dedim 12 lira verdim kadın bana 12 lira sattı. Sonra o 12 lirayla sms yaptım. Ama elde tutulur bir şey yok. Sanki parayı havaya atmışım gibi." Boşluğa düştüm bir an. 12 liram bir hiç uğruna gitmiş gibi hissettim.

Yani mesela bisiklet siboplarına 12 lira verseydim bu kadar içime oturmazdı. Ama kontör ya kontör. Aslında hayatta olmayan bir şey. Olmayan bir şeyi para verip alıyoruz. Cennetten arazi almak kadar saçma aslında bakılacak olursa. En azından o işlemde tapu veriyorlardı. Hı doğru tl yüklerken de fiş veriyorlar. unutmuşum.