25 Haziran 2012 Pazartesi

Allam sen beni nelerle sınıyorsun?

Bugün Adıyaman'a gidiyorum üç günlük turla. Kayıt yaptırmıştım bana denk gelmiş,bende gideyim dedim. Adıyamanı gezmeye gidiyorum.

Valiz hazırlamayı severim. Daha doğrusu olduğum şehirden çıkmayı sevdiğim için valiz hazırlamayı seviyorum. Bugün gidecek olmama rağmen valizi bugün hazırladım. Gittim tüm T-shirlerimi gömleklerimi tek tek ütüleyip katlayıp yerleştirdim.

Sabah kahvaltı yapıyordum,ne kadar kahvaltı denir orası ayrı. Pilav yiyordum (Pilavlı sohbet yapıyorduk çaktırmayın kjdfhgfsd) Karabiberi fazla koymuşum boğazım yandı öksürmeye başladım. Kalktım dolaptan su aldım o sırada dedem öğle yemeğine gelmişti pencereden bana baktı.
-Öksüren sen miydin?
+Evet dede,pilav yiyordum karabiberden
-Dolaptan mı su içiyorsun?
+Evet
-Bak direk dolaptan içme hasta olacaksın öksürüyorsun da zaten
 DÜŞÜNEMEDİ.JPG

Tabi hala yaşıyorum.......

Şampuandı diş fırçasıydı buna benzer bir kaç şey almaya gitmek için bakkala gittim.
-Hed en şoldırs var mı ?
+Hediyeli 12 lira hediyesiz 9 lira.
-!?!?!!?!? Hediyesiz olsun o zaman.. (Hediye de tıraş losyonu)
Kadın gitti tıraş losyonuyla şampuanı ayırdı sonra bana verdi. Hala mantığı kavramaya çalışıyorum....

Valizimi tamamladım ama. 4-5 gün boyunca adıyamanı keşfetmeye gidiyorum. Bakalım beni neler bekliyor. Bir otobüs dolusu yaşıtım ergenle birlikte adıyaman yolculuğu. Haleluyaa!
4-5 gün sonra tekrar birlikte olmak üzere hoşçakalın. Evet sendeyiz birand.

21 Haziran 2012 Perşembe

Olur da yağmur yağarken bisiklet süren birini görürseniz o benim.

Son bir haftanın cehennem sıcağını alıp götüren bir yağmur yağdı sonunda Adana'ya. Bende son 1 haftadır bisiklet sürmediğimden ve ergenlikten midir nedir hemen bisikletimi alıp dışarı çıktım. 


Tam çıktım yağmur şiddetlendi,rüzgar çıktı. Ben buna rağmen bisiklet sürmeye devam ettim. Hatta en son öyle bir aşka geldim ki "Haleeeeeeeeeeluuuyaaaaa" diye bağırmaya başladım. Zaten yol bomboş,hız yapayım dedim. İyi de dedim. Converselerimin içi su doldu,sırtım bisikletin arka tekerinden sıçrayan sulardan sırtım sırılsıklam oldu. Bende madem bu kadar ıslandım gideyim de suyun içinden geçeyim diyerekten suları etrafa fişuuuvv yaparak geçtim. Bu sefer arabalar beni değil ben arabaları ıslattım İNTİKAM!! -Kötü kahkaha sesi gelecek buraya-


Son bir haftanın acısını çıkaracak kadar sürdüm,tabi kıyafetlerimle banyo yapmış kadar ıslanmam da cabası.
Ama hava hep böyle olsa,55-60 derece hiç olmasa. Bende hep nefes nefese kalmadan,sırılsıklam terlemeden bisiklet sürsem.
Tabi hasta olmak istemediğimden eve döner dönmez ılık bir duş alıp sıcak sütümü içtim. Ve bugün diğer günlerden farklı olarak klimalı odadan değil,balkondan bildiriyorum. Yağmur sonrası toprak kokusuyla birlikte^^


Yağmur yağarken bisiklet sürmek çok eğlenceli,herkese öneririm. Ben çok eğlendim. 

18 Haziran 2012 Pazartesi

Pişmanlıklarım < Egolarım

Ben çok şımarık bir şey olup çıkmışım bir yıl içinde ya. Cidden nasıl bir hale büründüysem artık. Düşünüyorum da bütün ilişkilerimin sonunu getiren benim. Sonu ya sıkıldığımdan ya da mesafelerden sıkıldığımdan bitiyor. Başlarken büyük bir hevesle başlayıp bir süre sonra boşlukta hissediyorum. Şımarıyorum bırakıyorum.

Ben artık 3289472983kilometre ötemdeki bir insanın sevgisini değil,yanımda olacak bir insanın sıcaklığını hissetmek istiyorum. Sarılmayı bu kadar büyütmemeyi,her özlediğimde hayaliyle yetinmek yerine görüşmek istiyorum. "Özledim" diye mesaj attığımda "Bende" diyen birini değil, "Haftasonu bir şeyler yapalım mı?" diyecek sevgili istiyorum.

Bu yüzden bütün ilişkilerim kısa sürüyor. Ya mesafeler giriyor aramıza ya da olmuyor,anlaşamıyoruz. İki insan nasıl anlaşamaz? Bazen bende anlam veremiyorum. Kimsenin alttan almayışı,zaman zaman yapılan dengesizlikler yüzünden anlaşamıyor demek ki. Basit şeyleri büyüttüğümüzden anlaşamıyoruz. Kıskançlığın ilişkinin önüne geçmesine izin verdiğimiz için anlaşamıyoruz.

Bugün Tuğçe'yle sohbet ediyorduk. Bana dedi ki "Umarım hayalindeki gibi renkli gözlü,minik düzgün burunlu,uzun saçlı,beyaz tenli,uzun bacaklı,gülümsemesi güzel bir sevgili bulursun." sonra şöyle bir düşündüm. Ben bulmuştum aslında valla bulmuştum. Bildiğin hayalimden almışlar çıkarmışlar yaratmışlar sonra da karşıma çıkarmışlardı. Hatta en uzun ilişkimi yaşamıştım. 3 ay.Ayrıldım tabi 3 ayın sonunda. Sonra neden ayrıldığımı düşündüm de "LAN BEN MAL MIYIM?" dedim. Cidden malmışım. Bok yoluna ayrılmıştım. Biraz mesafeler yüzünden biraz çok yakınımda olan bir insana karşı bir şeyler hissetmeye başladığımdan ayrıldım. Ortada hiçbir neden yoktu. 

Zaten bir nedende olamazdı ki. Kedi gibiydi,bildiğin kedi. ne güzel geçinip gidiyo... BİR SANİYE ŞİMDİ HATIRLADIM NEDEN AYRILDIĞIMIZI. Buraya yazamayacağım neden. Egolarımı çok zedeleyen bir neden. Tamam. Tamam. Hatırladım. Evet. Şimdi hatırladım. Olamaz ya. İnsanların geçmişlerini neden bu kadar önemsiyorum ki? Geçmiş yaşanmışlıkları yüzünden ayrılmıştık. Benim (daha doğrusu egolarımın) kaldıramayacağım bir kaç olay yüzünden ayrılmıştık(Son zamanlardaki ilgisizliğimiz dışında tabi). Sanırım şu anda ayrılmamış olsak onları hala kendime yediremezdim. Çünkü hiç affedici bir insan değilim,hatta biraz da kindarım. Biraz değil tabi ki bildiğin kindarım. Aradan 894379543 yıl geçse bile bana yapılan kötülüğü unutmam,affetmem. Buda benim kötü özelliğim.

Tuğçeye bunları anlatınca "Madem pişman hissediyorsun konuşsana"dedi. Ben gidicem ben eski sevgilimle konuşcam. Ben? Hayatta yapmam. Ayağıma gelse,belki (Ego mod on) ama ben gidip konuşcam. "Rüyamda bile eski sevgililerim benim ayağıma geliyor sen neyin tribindesin qanqaaaa .s.s."

Peki ya en son hayatıma giren insanı da hiç yoktan bir sebeple çıkartmama ne demeli? Mesafeler var olmuyor. Tüm olay buydu. Ki ben onun sayesinde yalnız olmadığımı düşünmeye başlamıştım. Ama insan sevdiğini yanında istiyor. Her gün saatlerce skype yapsak bile,kokusunu içime çekemedikten sonra hiçbir anlamı olmuyor. Bitiyor bu yüzden de. Bitince de bitiyor işte. Sonrası olmuyor.

Bittiğinde de aradan uzun zaman geçince inceden bir pişmanlık gelmiyor değil. Ama sonra egolarım devreye girince böyle bir umursamazlık,bir "Kendisi kaybetti" modlarına giriyorum ki gören allah zanneder beni. Öyle bir hal alıyorum. Sonra da geçiyor zaten.
AMAN ZATEN UZAKTI.BEN İSTESEM YAKINIMDA DA BULURUM. (Ego level 99)

11 Haziran 2012 Pazartesi

Midemde sinekler uçuşuyor.

"Lastiklerim inmiş yea petrole gideyim de hava vurayım" diyerek çıktım evden. Gittim petrole. Eski evimizin oradaki petrolcu amcalar iyiydi yardım ediyordu burdakiler hödük. 
-Hava nerede abi?
+İşte şurda
-Nereden ayarlayacaz?
+BOZUK O BOZUK!!
atar yaptı adam bana boş yere. Anlamadım. Neyse dedim haydi bileğine kuvvet yiğidim bas havayı. Bastım çok şişti. Farketmedim. Sürmeye başladım tam hız yaptım "PAT" döndüm baktım lastiğim patlamış. Aşırı şişirince. Hem iç hem dış lastiğim patlamış. Sağlık ossun. Olur beyle vakalar diyerekten bisikletçi atakan abinin yolunu tuttum.


Atakan abiye gittim böyle böyle oldu. Değişecek bisiklet lastiği iç dış dedim. "Seni bir yerden gözüm ısırdı ama çıkaramadım." dedi. "Eeeee atakan abi çocukluğum burada geçti tabi hatırlarsın buzcu ali'nin torunuyum" deyince adam hatırladı "Oooo sen daha şu kadarcıktın tamam hatırladım" diye sohbet muhabbet ilerledi. Adam bisikletimin lastiğini değiştirdi. 27 liramı almış olabilir. Buda bana koyabilir.


Birde bisikletimin vitesini en büyüğe aldırdım. Artık daha sert basıyorum daha güzelli oldu. Tam hız yapmış dümdüz yolda giderken korkulu rüyalarım olan o sineklerden biri boğazıma kaçtı. Bir kaçtı ki boğazıma oradan mideme indi. Sineği yedim. Aşık oldum sanırım.s.s.s Midemde sinekler uçuşuyor.....

9 Haziran 2012 Cumartesi

BU BİR ATAR YAZISIDIR


  • Yeni eve taşınmamızı
  • Hayırlamaya gelen insanları
  • Hayırlamaya gelen tanımadığım insanları
  • Misafirleri
  • Misafir çocuklarını
  • Yaramaz misafir çocuklarını
  • Sürekli odamın kapısını bir kere bile tıklatmadan paldır küldür girip "Burası da alinin odası" diyen nenemi
  • Neneme "Hmmmm hayırlı olsun" diyen misafirleri
  • Özel hayatımın sikilmesini
  • Sürekli olarak "Misafir geldi hadi merhaba de" denilmesini
  • Tanımadığım insanlara sırf adetlerden dolayı geldiklerinde merhaba giderken hoşçakal demeyi
  • sikimsonik türk adetlerini,geleneklerini
  • Dedem ve nenemle (pek belli etmemeye çalışsam da) yaşadığım kuşak çatışmasını
  • Dedemin sürekli "Bak bu adam bizim akrabamız değil ama akrabamızdan daha öte" diye insanlarla tanıştırmasını
  • Sonra laf arasında "Bak seni tanıştırdığım adam çok kıymetli bir insan. Evleri burda ara sıra ziyaretine git,çok kıymetli insan" diye beni tanımadığım insanların evine göndermeye çalışmasını
  • Bakkala bile giderken birine hesap vermek zorunda oluşumu
  • EVDE BAKSIRLA RAHAT RAHAT GEZEMEYİŞİMİ
SİKEYİM. SİKEYİM TAMAM MI. ÖYLE BİR SİKEYİM Kİ YOKOLSUNLAR. YETER BIKTIM BENİ KURTARIN BURASI EV Mİ CEHENNEM Mİ ANLAMIYORUM. İİİİİİİİİİİİEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEESSSSSSSSSSSSSSSSYYYYYYYYYYYYYYYYEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAANNNNNNN

7 Haziran 2012 Perşembe

Anlam veremiyorum bazen.

İnsanlar.. İnsanlar hâlâ hayatlarını yaşıyor. Kimse "Ali evde asosyal asosyal oturuyor " diyerekten hayatından taviz vermiyor mesela. 


Bugün uzun zaman aradan sonra evden (bisiklet sürmek için değil) çıktım. İnsanlar minicik kaldırımlara doluşmuş oradan oraya boş bir amaç uğruna yürüyorlar. Bende yürüyordum,hepsi gibi. Mağazalara girip çıkıyorlar.. "Bunun iki beden küçüğü yok mu? Bunun mavisi yok mu? Gömlekler hangi katta?" İnsanlar yapması gerekenlerden yaşadıkları ana odaklanamıyorlar. 32489758932 insan gördüm bir tanesi bile durup gökyüzüne bakmadı. Bir an kafasını bile kaldırmadı. İnsanların değil et yığınlarının arasında yaşadığımı farkettim.


Tüketim çılgınlığı. İnsanlar alışveriş yapmaktan mutluluk duyuyorlar. Bir insan kendine kıyafet aldığı için neden mutlu olur ki? Anlam veremiyorum. Sanırım bu yüzden kitaplığımdaki kitap sayısı > gardrobum.
Onlarca kredi kartı kullanıyorlar. Her ay kredi kartı ekstreleri mektup olarak evlerine geliyor. Mektuplar mutsuzluk saçıyor. Halbuki bana gelen mektuplar çok güzeller. Dört gözle bekliyorum mektup gelmesini. Ama çoğu insan "Yine mi zarf geldi?" diye düşünüyor. Hayatlarına giren tek zarf kredi kartı ekstreleri. Ne acı ama.


Mektuplar deyince mektup arkadaşlarımı özledim. Hepsine tek tek yeni adresimi atmam gerek. En yakın arkadaşlarım benden yüzlerce kilometre ötedeki insanlar. O kilometreleri kelimelerin gücüyle aşıyoruz mesela. Her gün yanımda gibiler. Herkesten ayrı tuttuğum. Yaşadığımız tek sorun mektupları geç atmaları..


Her insana potansiyel sapkın,seri katil,ruh sağlığı yerinde olmayan insan gibi bakıyorum artık. Sanki bankta oturan yaşlı adam bana işkence edip öldürecek gibi. Ya da şuradan elinde Migros poşetleriyle dönen teyze beni kaçırıp 3 gün boyunca aç ve susuz bırakacak gibi. Acaba kimse benim hakkımda da böyle düşünüyor mudur?  Ben kendimi yolda görsem "Neyin kafası bu böyle boş boş bakıyor" derdim doğrusu.


Kıvanç tatlıtuğun kutuplardan basık ekvatordan şişkin halini gördüm. Sevgilisiyle parkın bankında oturuyordu. Yakışıklı çocuk allah var. Renkli gözlü sarışın marışın bir şey. Sevgilisi de güzel kızdı. İdeal çiftlerdi ama çocuk "Aşgım foto çekilek mi" dedi ya. Tamam işte tüm karizmayı çizdirdi. Sen git kıvanç tatlıtuğ'a benze o kadar allah sana renkli göz versin sarışınlık versin sen git aşgım foto çekilek mi de. Oldu mu bu şimdi? Yani şimdi Ian Somerhalder karşınıza geçip Nasrettin Hoca fıkrası anlatıp kahkahalara boğulsa yine onu seksi görür müydünüz? Ya da Adriana Lima gelip bana "Görümcem böyle böyle yapmış" dese sanırım soğurdum ondan. Hı burda yanlış anlamayın adana ağzıyla konuşanları küçük gördüğümden değil sadece garipsedim. Yani adriana lima gelse "Hadi aşgım foto çekilek" dese bence ister istemez herkes garipser. O misal işte.


Sanırım dışarı çıkmayı tamamen kesmeliyim. Bende iyi etkiler yaratmıyor yazdıklarıma bakacak olursam.

6 Haziran 2012 Çarşamba

İnterneti gitmiş bir ergenin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.

Yeni bir eve taşınma sorunsalıyla karşınızdayım efendim. Bir ara bahsetmiştim taşınacağız diye. İşte şimdi taşındık. Nereye mi taşındık? Apartmanlardan uzak,mahalledeki insanlara "Buzcu alinin torunuyum" dediğim zaman hepsinin tanıdığı,kendi içine kapanık sessiz sakin anneannemlerin mahallesine taşındık. Çocukluğumun geçtiği mahalleye. 2. ve 3.sınıfı Mersin'den Adana'ya taşındığımız zaman okuduğum okulun tam arkasına taşındık. 


Eski evimizden yürüyüş mesafesiyle 20 dakika uzaklıkta. Aman aman bir şey yok tabi.


Nasıl bir hayat karşıladı beni burada kısmına gelecek olursak özetle;



  • Anneannemler ve dedemlerle iç içe bir hayat
  • Bir süreliğine internetsiz bir hayat
  • Her gün "ev hayırlama" denilen yarak kürek örf yüzünden odamın paldır küldür kapısının açılıp "Burası da alinin odası" denildiği bir hayat
  • Özel hayatımın neredeyse sıfıra indirgendiği bir hayat
  • Anneannemin bana karıştığı bir hayat
  • Anacaddeden biraz içerde bu yüzden araba sesi olmayan bir hayat.
  • Her gün ilkokul bebelerinin türküm doğruyum çalışkanım diye çığırdığı hayat
  • Kuşak çatışmasını annem babamda dedim nene dedemle yaşadığım bir hayat.
Bana bir artısı olmadı bu evin. Tek artısı babama oldu. İşyeri evimizin altında. Dedemin işyerine çalıştığı için ve bu yeni ev de dedemlerin deposunun üzerine yapıldığı için ona rahatlık sağlandı. Hatta öğlen yemek yemeye diye çıkıp şekerleme yaptığı bile oluyor. 


Bense bu iki haftadır odamdan pek çıkmıyorum. Çıkarsam teyzemin odasına gidiyorum. Onunla sohbet ediyorum onun dışında etrafta pek görünmemeye çalışıyorum. 
İnternetim olmayınca çok fazla boş zamanım oldu. Sıkıldım bile. Oturdum sayfalarca mektuplar yazdım herkese. Kitap bitirdim ki rekor kırdım sanırım savaş ve barışın 3.cildini 1 haftada bitirdim. (Normal koşullarda 15 günümü alıyordu) Kaldı geriye bir cilt. Tabi araya giren romanları saymıyorum..
Okulun bitişiyle asosyallik furyası geri döndü. Bisiklet sürmek dışında şu iki haftada sadece bir kere çıktım dışarı. Bakalım birde yarın çıkmayı düşünüyorum. ( Tabi üşenmezsem)

Ama bu sefer yakınmıyorum bundan. Çünkü kendi çapımda bed peace hair peace yapıyorum. John Lennon ve Yoko Ono'ya selam olsun. 


Bisiklet demişken.. Beni bisiklet sürerken görenler oluyor. Bir selamı esirgemeyin terslemem ben. (Ayrıca şaşırdım buralardan okuyanlar varmış. Adanadan olduğunu biliyordum ama yakın çevremden olduğunu bilmiyordum.)


Hayatımda beni çok mutlu eden birisi var. Bir gün onu da özel olarak anlatıcam. Bir yerde denk gelirsiniz. Şimdi fazla uzatmadan onun için hazırladığım sürprizi yapmaya devam edeyim. Mutluluk benim de kapımı çaldı sonunda. Bu sefer kapıları ardına kadar açtım. Hayatımın en güzel günlerini yaşıyorum son 1-2 haftadır. Bulutların üzerindeyim. O derece mutlu.
Eheh. Ben çok mutluyum herkes mutlu olsun bence. Şimdi bu şarkıyı dinleyip gülümsüyoruz.