28 Eylül 2012 Cuma

Bilgisayar mı o da ne?


  • Tam anlamıyla YGS-LYS öğrencisiyim. 
Önceden sadece fiziken öyleydim ama bu hafta itibariyle ruhen de artık "üniversite hazırlık öğrencisiyim" diyebiliyorum. Coğrafya ve matematikte açıklarım var. YGS'ye kadar tamamlayacağıma tüm kalbimle inanıyorum.

  • Edebiyatçı sanırım kendi tükürdüğünü yaladı.
Benim sınıfındaki o insanlardan ayrıldığımı anladı. (Bu bir kibir değildir) Sadece dersiyle ötekilerden daha ilgiliyim. "Kitap okuyorum en mükemmel benim herkes benden düşük" demek değil kastım. Nasıl desem, 30 kişilik sınıfta herkes matematik özürlü ve sadece 2-3 kişi matematikte iyiyse o 2-3 kişi diğer sınıftan ayrılır. O misal. Sabahattin Ali'nin romanlarını sayamayan insanlar var. Ben okumadığım kaldı mı diye düşünürken hayatlarındaki Sabahattin Ali gibi bir eksikle yaşayan insanlar var. Üzüldüm,keşke herkes bir şeylerin bilincinde olsa. Herkes okusa. Neyse hoca benim elimde sürekli kitap olduğunu,okuduğumu ve edebiyatla ilgili olduğumu görünce konusu geldiğinde "Aslında bu yazar-eserleri bilmek çok zor değil,kitap okusaydınız bilirdiniz. Mesela kardelen okuyor ali okuyor..." O gökyüzünde uçan şey benim götüm. evet.

  • Elma
Öğle arasında elma yemeden önce elmaya baktım. Yemyeşil ve sulu bir elma. Sonra ona "Kendini çok mu güzel sanıyorsun siyah noktalarını görmüyor musun?" dedim. O da "İnsanlar çok mu farklı" dedi. Haklıydı. İnsanlar kocaman sulu yeşil elma gibiler. Yaklaştıkça negatif yönlerini görürsün. Bu tadlarının güzel olduğunu değiştirmez. Ama sonuna geldiğinde,onu tamamen tanıdığında, geriye kalan bir kaç çekirdek ve saptan başka bir şey değildir.

  • Yorulacağımı hissettim.
Pazartesi okulda 8 dersten sonra sınav,salı boşum ama çarşamba perşembe cuma 18.00.-20.30 arası 3 ders. Hafta sonunu saymıyorum bile. Eve 9u çeyrek geçe geliyorum. Duşumu aldığın gibi yatıyorum. Ev hayatım uyuyup uyanmaktan ibaret. Yorulacağımı hissettim. Bu yıl boyunca bu tempoyla gidince yılın sonunda nasıl olacağımı merak ettim. 14 saatimi dışarda geçirmeye ne kadar dayanabileceğimi düşünüyorum. Üstesinden geleceğime inanıyorum.  Bilgisayara da oturamıyorum artık eskisi gibi. Zaman denilen kavramın ötesine geçtim ben.Bambaşka bişi oldum.

  • Nietzsche sevmeyin.
Nietzsche'yi anlamadan "Ben Niçe'yi seviyorum" demeyin. Öğretmenler,sözüm size. (Özel olarak Felsefe öğretmenleri) Sınıfta otorite kurmaya çalışıp ben Niçe'yi seviyorum demeyin. Öğrencileriniz size güler. Veya modaya falzaca uygun olup da demeyin bunu. Diğer derslerde bu kadar otoriter öğretmenler yokken felsefe dersinde Niçe'yi seven (!) bir öğretmenin sınıfta bu kadar otoriter davranmasını doğru bulmuyorum. Ben demiyorum ki sınıfı bıraksın herkes dilediği gibi takılsın; diğer derslerle karşılaştırınca felsefe dersinde sınıftaki otorite daha baskın oluyor. Bunu Niçe'yi seven bir öğretmenin yapması.. Neyse siz beni anladınız. Kadın güler yüzlü,tatlı kişisel olarak bir problemim de yok ama o düşüncesi bende kötü bir izlenim bıraktı sadece. Dershanede bir ders zaten felsefe,benim de felsefem iyi.

  • "Sesin çok tok ve kendinden emin"
Siz beni hep yazdıklarımla tanıdınız. Çoğunuz bilmiyorsunuz sesimi. Anlatayım. 9. sınıfta kadar sesim çok inceydi. (Bkz. geometrici bana kızım demişti alay konusu olmuştu) 9'dan sonra ergenlikle birlikte sesim de kalınlaşmaya başladı. Ergen,çatal bir ses. (Bkz. Annemin arkadaşıyla aynı durakta otobüs beklerken kadının "Sesinden tanıdım ya" deyip yanımdaki arkadaşlarıma alay konusu olmam) ama bu yılla birlikte sesim yavaş yavaş oturmaya başladı. Genel olarak bunu duymaya başladığıma göre bir düzelme var demektir. Bu hafta da İngilizce dersinde bir paragrafı okuduktan sonra hoca "Sesin ne kadar tok ve kendinden emin çıkıyor,çok hoşuma gitti" dedi. Ben ilkte dalga geçiyor sandım. "Ciddi misiniz şaka mı yapıyorsunuz?" dedim "Gayet ciddiyim" deyince mutlu oldum. Gerçekten mutlu oldum. Artık daha dikkat ediyorum konuşurken.
Böyle bir takıntım vardır benim,biri bana herhangi bir iyi yorumunu söylediğinde o şey üzerine yoğunlaşıyorum. (Bkz. Yazı yazmak) (Bkz. Bana "Boynun çok güzel denildiğinden beri boynumu daha çok gösterecek T-Shirtler giymem)


  • Üstüme geliyorlar.




BURAYA YAZMAYI ÖZLEMİŞİM AMA. NE KADAR ÇOK BİRİKMİŞİM ORADAN ORAYA ATLA ATLA BİTİREMEDİM.

21 Eylül 2012 Cuma

Cınım alıştın mı okula?

Bu hafta duymaktan bıktığım soru bu. Birde öğretmenlerin "Siz hangi okuldan geldiniz adlarınız ne" sorularından tiksindim. Tanışmayalım, ne gerek var? Zaten yıl uzun tanışırız elbet. Niye böyle herkesin içinde "Adım Ali,Danışment Gaziden geldim" demem gerekiyor ki? Birde "Neden geldin?" diye soran meraklı tipler var. Geldim işte öyle geldim. Boşversene alla alla. Ben öyle konuşmayı seven bir insan değilim,kalabalık ortamlarda konuşma özürlüsü oluyorum. Asosyal bir insan olarak insanlarla konuşmada zorluk çekiyorum.

Skip yapamadığım için üzülüyorum. Neyse ki ilk hafta bitti. Artık tanışma yok. Alıştınız mı sorusu da ortadan kalkarsa çok mesud oliciğim!

Okulun ilk gününe nazaran öteki günlerim daha güzel geçti. Öğretmenlerimizin neredeyse hepsini sevdim. Biraz milliyetçi olacağım ama Petersburg'lu olan kelime hocasını ayrı bir sevdim. Petersburg'lu kadın. Saint Petersburg.. Tolstoy'un Dostoyevski'nin Petersburgu.. PETERSBURG'LU YANİ. BİLDİĞİN PETERSBURG. Benim aşık olduğum şehir.. Beyaz Geceleri yaşamayı, kendi Nastenka'mı bulmayı istediğim şehir..

Bu hafta içinde tepkisizliği öğrendim. Sınıfa giriyorum,sırama oturuyorum ve yüzümde hiçbir ifade olmaksızın etrafı izliyorum sadece. TM'lerle birleştiğimiz dersler zaten baş ağrısı yüzünden gülmek ya da konuşmak gibi eylemlere çok çok uzak kalıyorum. Bir tek felsefe dersinde güldüm onun dışında çok soğuk hissediyorum kendimi. Zorlayarak ısınmaya çalışıyorum. Sanırım zorlamasam da olur. Sahi niye zorluyorum ki alışmak için? Alışmak zorunda mıyım?

-Zorunda mıyım- kalıbını çok kullanıyorum en son başıma bir iş gelecek gibi. Bunu öğretmenlere kullanıyorum bazen ağzımdan kaçıyor. Olmuyor. Çeki düzen ver kendine.

11. sınıfımın özeti tenefüslerde ve öğle aralarında koridora çıkıp bir yerlere oturmaktı. Bizim dilciler zaten ayrı bir koridor olduğu için koridora çıkıp oturmam gayet normal karşılanıyordu. Hatta 12.sınıflar bir ara önüme mendil açmışlardı. Zaten ne zaman oraya otursam Hande gelip rahatsız ederdi. Benim için o güneş görmeyen koridor eğlence yeriydi. Hayata farklı açılardan bakma yeri bir nevi.
Bu okulda ise koridora oturdum diye her gelen geçen dikkatli dikkatli beni süzüyor. Tanıyanlar napıyorsun ya yerde ehheehuahauhauahuehue sandalye getirelim mi, diyor. Kimisi ise "Çok depresif görünüyorsun" orada diyor. Depresif görünmemin nedeni tepkisizliğim olabilir ama o kadar depresif değilim okul açıldığından beri. Hala yalnızım,beni doğru dürüst anlayan kimse yok çevremde ama çevremde insanlar var. O yüzden yalnızlık kafama balyozla vurmuyor. Konumuz bu değildi neyse.Evet koridorda oturmak. Bence çok güzel. Hele ki koridorda oturup farkında olmadan bir yere odaklı kalıyorum sanırım. O sırada hiç düşünmeyeceğin şeyler geçiyor aklından. Ama bu demek değil ki ben depresifim kıyıda köşede oturuyorum,mutsuzum. Bunlarda 11.sınıfımın özeti olan fotoğraflar. Bence çok güzeldi. En azından normal karşılanıyordu.


Eski sevgilimle aynı okulda olmanın ve bunu sınıfımdaki çoğu insanın biliyor olmasının verdiği acı. Aradan bir yılı aşkın süre geçmiş hala neyin kafası be canım? Ne ben seninle sevgili olmak istiyorum ne de sen benimle sevgili olmak istiyorsun. Aslında senden emin değilim ama istiyorsan da bence isteme. Yaptığın sayısız dengesizlik ve ergenliği çekecek Ali yok artık. İlk gün omzuma çarpman gerçekten çok komikti. Görmezlikten geldikçe gözüme gözüme sokmaya çalışmana gerek yok kendini. Sevgili olduk ayrıldık bitti bu kadar abartılacak bir şey yoktu bunda. Artık sende eski sevgili gibi olsan. Ya da beni hiç tanımıyormuş gibi yapsan.  UMARIM BURAYI OKUMUŞ KENDİNE PAY ÇIKARMIŞSINDIR. TŞK.

Bugün serviste yanıma bir çocuk oturdu 5'e gidiyormuş. Tosuncuk bir şey. "Abi lol oynuyor musun?" dedi. Bende "Ben oynamıyorum ama kardeşim oynuyor" dedim. Uzun uzun bir sürü şey anlattı bana. Oyun bilgisini yazıya dökse çok geniş kapsamlı bir makale yazar o derece bilgili oyun konusunda. Wolf team dedi counter dedi. Demediği kalmadı. Bende öyle oyunlarla arası pek iyi bir insan değilim ama çocuğun şevkini kırmamak için dinledim. Counter'ı biliyordum ama o bile değişmiş online bir oyun haline gelmiş. Sıkılma haddimin son damlalarında indi zaten çocuk.

Sanırım tumblr ve blogger kullandığım eski sevgilim ve tayfası tarafından sınıfa uçurulmuş. Artık buraya yazdıklarımda daha dikkatli davranacağım (ya da hiç yazmayacağım).

17 Eylül 2012 Pazartesi

Merhaba okulun ilk günü,merhaba yeni okul.

Buraya "Yeni arkadaşlıklar yeni okul yeni sınıf :):):):):9." diye gelmek isterdim ama maalesef ki öyle olmadı. Yani oldu da ":):):):" bölümü olmadı. Yeni arkadaşlar -_-" oldu.

Hem birlikte gideriz hem onların evi bizden daha yakın diye dün Kardelen'lerde kaldım (Kardelen'le birlikte değiştirdik okulumuzu). 
Okula saat 8.15te gidip 9.30a kadar bekledik. 9 buçuktan sonra ne olduğunu bence yapanların da anlamadığı konuşma yapıldı. Ondan sonra birinci sınıfların (Bildiğimiz 1, dokuzuncu sınıf olan değil) sınıflara geçme törenleri yapıldı. Bizi de konferans salonuna aldılar. Bir konuşma daha yaptılar. Her zamanki bildiğimiz konuşmalar işte. Eğitimi bilim eşliğinde Atatürk ilke inkılapları dahilinde çağdaş modern kültürlü bireyler temalı konuşma. Konuşmadan sonra sınıflarımıza çıktık. İlk dersimiz Edebiyattı. Birde yeni bir yönetmelik gelmiş okullara sanırım ya da öğretmen eksikliğinden bunu uyguluyorlar; biz TM'lerle birleşip görüyoruz Edebiyat,Coğrafya gibi dersleri. Ona canım sıkılmadı değil. Bize LYS'de yaramayacak derste ne işimiz var bizim. Hadi coğrafya YGS için tamam da edebiyat? 

"Hadi neyse edebiyatı severim,işleriz güzel geçer zaten Cumhuriyet dönemi" kafasıyla kendimi avutarak sınıfa girdim. Ders olağan şekliyle gidiyordu ki konu yazılılara geldi. Edebiyat işlediğimiz;hatta TMlerle işlediğimiz yetmezmiş gibi birde edebiyat yazılıları da ortak olacakmış. Sınavda işime yaramayacak derse neden çalışayım ki? Banane. Sınav döneminde "Edebiyatta görelim kültür" mantığıyla hareket edemem ben ki zaten edebiyatla ilgili biriyim. Bunun için ayrıca ders olarak görmeme gerek yok. Bende hocaya "Hocam biz zaten LYS'de çözmeyeceğimize göre yazılılarımızda anlam sorsanız yani daha doğrusu YGS denemesi şeklinde olursa hem biz angarya yazılıya girmemiş oluruz hem de yararı olur" dedim. 

ŞİMDİ SORARIM SİZE BU CÜMLEDE ÇOK BİLMİŞLİK VAR MI?

Adam döndü bana dedi ki "Sen kaç yıldır çalışıyorsun?" "Çalışmak?" diye kaldım ne demek istediğini anlamaya çalışıyorum. "Okulda çalışmak yani" dedi. Hala anlamıyorum "Ayağa kalk" dedi. Kalktım. "Burada öğretmen benim, 20 yıldır bu işteyim sen benden daha mı iyi bileceksin" dedi. "Sadece bir öneri sundum size" dedim. "Önerini isteyen oldu mu? En nefret ettiğim öğrenci tipi çok bilmiş" dedi. O sırada ben de oturdum. "Ben sana otur dedim mi?" dedi. 
LAN SİKERİM SENİ DE OTUR DEMENİ DE! REZİL ETTİN BİR ŞEY DEDİM DİYE. OTURURUM KALKARIM SANA MI SORCAM?! SANA ÜNİVERSİTE DİPLOMASI VEREN ÜNİVERSİTENİN REKTÖRÜNÜ -SANSÜR- diyemedim ya la. Tekrar kalktım. Dilcilerden birine "Sen geçen seneki dilcilerin sınavları nasıl oluyor hiç sordun mu?" dedi hayır,dedi çocuk. Bu sordu mu, dedi. Tekrar hayır dedi. Adam da "Zaten öyle yapıyorum 40 soru tam ygs formatında oluyor" dedi. Madem öyle yapıyorsun niye beni böyle aşağılamaya çalıştın kişiliksiz. Madem öyle yapıyorsun niye aynı sınav olacak dedin ironisini siktiğim.

Dersin sonuna doğru tekrar bana döndü "Seni de aşağıladım evet iğneleyici konuştum çünkü seçtiğin "angarya" kelimesinden dolayı,eğer siz benim dersimi angarya olarak görüyorsanız benim de sizi angarya olarak görmem gerek ama dil sınıfları benim en sevdiğim sınıflardır" dedi. Böyle dedi çünkü söylediklerimi kulağıyla değil götüyle dinlemiş. Ben dersiniz çok gereksiz demişim gibi muamele yaptı. Bende siz beni anlamadınız dedim. Adam da aklı sıra espri yaptı "Yok ben çok iyi anladım paragrafta anlam sorularında full yapardım" dedi. Baktım uzatmaya devam ediyor "Tamam. Özür dilerim" dedim. Özür dilerim diye söylenir "İstediğin buydu tartışmanın başından beri oldu mu" diye anlaşılır. Umarım anlaışlmıştır. O da "Ben öğrencilerimi böyle ara sıra aşağılarım sana özel bir şey değil,bende değerinde değişmedi" dedi. Sorun değil, dedim. Sanki değişse çok sikimde olacak. Edebiyatçı beni sevmiyo yhaaa :(((888

Kaç yaşına gelmiş ama kişiliğini hala oturtamamış,egosunu kendinin yarısı kadar olan öğrencilerini aşağılayarak tatmin eden bir öğretmen. Canım sen 20 yıl çalışmışsın öğretmen olarak ama adam olamamışsın. Tamam angarya sözcüğünde hatalı olabilirdim ama sen bana böyle aşağılayıcı tavırla gelmek yerine "Angarya yanlış sözcük,zaten geçen senelerde de sınavları öyle yapıyordum" deyip geçebilirdin. İnsanları küçük düşürmek seni yüceltmez tam tersine o küçük gördüklerinden daha alçak bir noktaya düşürür. 20 yıllık öğretmenlik,yaklaşık 40 yıllık insanlık(!) hayatında bunun farkına varamamış olman acı. Ayrıca kaç yaşına gelmişsin insanlara "Bu" diye hitap edilmeyeceğini öğrenememişsin hemde Türkçe öğretmenisin. Ben bunu 5-6 yaşındayken öğrenmiştim. İş yaşta ya da çalışma yılında bitmiyormuş demek. Kişilikte bitiyormuş. 

Bu kibir tüm edebiyat öğretmenlerinde mi var, anlamıyorum. Tamam edebiyat fakültesi bitirdiniz tamam 4 yılda sayısız edebi eser okudunuz tamam kültürlüsünüz tamam aydınsız TAMAM SİZSİNİZ TAMAM. Bu eğer insana küçümseme yetisi veriyorsa bende her önüme geleni küçük düşüreyim. Aşın bu mantığı lütfen. Tek kitap okuyan siz değilsiniz,bu ilgi meselesi. Çoğunluk sevmiyor,okumuyor diye herkesi bu kıstasa göre değerlendiremezsiniz. Neyse.

Sorunlu edebiyat dersinden sonra dersimiz coğrafyaydı. Yine TMlerle. Çıkmış YGS coğrafya sorularını çözdük. Kadın çözmek için çabaladı daha doğrusu. Ne kadar geveze bir sınıf. kadın bir şeyler anlatmaya çalışıyor kızın biri oradan "Bunun üstünde niye bu kadar durdunuz ki yani herkes biliyor zaten" diyor. Kadın kızmıyor diye kadını çileden çıkardılar. Üzüldüm doğrusu kadına, yazık yani. Tamam sen orada paranla okuyor olabilirsin ama bu sana sınıfta bağırma çağırma veya dersi bölme hakkı vermez ki. Dinlemek istemiyorsan sıkıldıysan koy kafanı sıraya uyu. Öğretmene yaptıklarından ben rahatsız oldum doğrusu. Neyse ki zil çaldı öğle arasına girdik.

Öğle arasındaysa Kardelen'i de alıp bahçenin en sakin yerinde çöktük yere kitap okuduk. O sırada coğrafyacı geldi "Oy ben size kurban olurum. İsterseniz öğle aralarında benim sınıfıma gidin kapıyı da içten kilitlersiniz orada rahat rahat kitap okur ders çalışırsınız" dedi. Ben zaten kadına hem üzülmüş hemde sevmiştim ki daha çok sevdim. Yarından itibaren artık öğle aralarında rahat rahat kitap okuyabileceğimiz bir sınıfımız var. Mutluyum!

İlk günüm böyle geçti. Dil sınıfı olarak 6 kişiyiz. Bu da demek oluyor ki haftanın yarısı 6 kişilik sınıfla ders işliyor olacağız. Dil sınıfındaki öğrencileri sevdim. Zaten ben ve Kardelen ikimiz öteki 4lünün de üçünü tanıyorum "kendi sınıf"ım olan sınıfa alışma evresini es geçtik gitti. bakalım öteki günlerim nasıl geçecek.

13 Eylül 2012 Perşembe

Dna'lar bile kendini eşliyor ben hala yalnızım.

Dün geceden beri yalnızlıkta kombo yapıyorum. Sürekli karşıma çıkan sevgili fotoğrafları mı dersiniz,gözüme kestirdiğim insanların sevgilisi olması mı dersiniz yoksa yolun ortasında birbirine sarılanlar mı dersiniz bilmem. Bildiğim tek şey yalnızlığı da aşıp bambaşka bir şey olduğum.

Bugün iki yalnız olarak Hande'yle birlikte Hande'nin arkadaşının dershane çıkışına gittik. Arkadaşı gözüne bir kız bir erkek kestirmiş onları bize ayarlayıp 4lü takılacağız. Yüce İsa 4lü yapıyorduk! neyse

Buluştuk ve kız anında kötü haberi verdi "Sana düşündüğümüz kızın dersi iptal olmuş ama çocuğun dersi var" bende bir mutsuzluk bir yalnızlık.. Çocuğun dersi de 1 saat sonra bitecekmiş diye kalkıp bir yerde oturduk,yemek yedik.
İstediklerimizi sipariş verdik biraz bekleyince Hande "Biraz acele olabilir mi?" dedi. Kadın Hande'ye doğru eğilip "Pişiyo" yaptı. Tabi burada o hareketi anlatamam görmeniz lazımdı. Bu hareketten sonra ben ve Hande'nin arkadaşı yerlerdeyiz. Hande'de aynı şekilde kadına "Olabilir" cevabını verdikten sonrasını hatırlamıyorum. 
Siparişler geldi,bir yandan yiyoruz bir yandan sohbet ediyoruz. Hande uzun zamandır facebookta fotoğraflarını görüp eridiği çocuğu anlatıyordu aradan 10 dakika geçmedi kapı açıldı ve çocuk içeri girdi. Çocuğun içeri girmesiyle Hande'nin elindeki patatesi "Ağha" diyerek düşürmesi bir oldu. Tabi biz haykırışlardayız Hande rezilliğinden yerin dibine girdi. Çocuk cool,havası var çünkü. Hande çocuğa bakıp "Tam sarılmalık yalnız" derken karşıdan gelen bir kadın çocuğa sarıldı. Aqladıkkk delice :((888. Çocuk çıkıp giderken arkadan çok güzel efekt verdim Hande'ye "Beni göreceksin sanıyordum ama sen beni geçtin dııııırııt dııırıııt lanet olsun bu hayat lanet olsun bu sevgim" 

Oradan çıkıp tekrar dershanelerine döndük. Boş bir sınıfta beklerken tahtada virüslerle ilgili bi konu vardı "Dna'larını eşleyebilirler" yazıyordu. Başlıkta oradan geliyor. 
Bana ayarlayacakları kız yoktu ama başka bir kızla karşılaştık. Renkli gözlü sarışın,hoş gülümsemesi var. Hande'yle birbirimize bakıyoruz. Ben ona "Olur bu olur bu kesinlikle olur" dedim o da "Bence de olur" dedi bakışlarıyla. Tam o sırada Hande'ye bulunan çocuk geçti önümüzden. Ama o geçerken okuldan arkadaşlarımızla karşılaştık! Tam etkileşimin olacağı sırada böyle gereksiz muhabbetler döndü. Hande'nin içi gitti. Madem öyle oldu hadi onların yemek yediği yere gidelim dedik. Tek boş masa yanlarındaki masaydı oturduk. Adam ne yiyeceksiniz dedi üçümüz birbirimize bakıyoruz. Tıka basa doluyuz su içecek bile yerimiz yok "Biz sonra alalım" dedik. Aradan 20 dakika geçti garson yine geldi. Bir limonata söyledik. Limonata da nasıl iğrenç bir limonata nasıl boğazını yakıyor insanın. Orada oturduğumuz süre boyunca kimden bahsettiysek yanımızda bitti. 

Ama bomba ise Hande'nin ilkokul arkadaşının yanımıza gelip "Sevgilinni?" diye sorması oldu. Sonra "Ders çalışıyok olm biz çalışıyok" dedikten sonra devrelerimiz yandı.

Sonra çocuk kalktı o sırada tekrar arka fona isyankar çoban rapçiyi koyduk. Evrene yolladığımız tüm enerji götümüzde patladı. Dönüşte sayısız çift gördük. Hepsi ayrılsın diye negatif enerji gönderdik ama o enerjiler önce büyüdü sonra götümüze girdi. Yoksa bugünün başka bir açıklaması olamaz. 

Hala yalnızız. Hala mutsuzuz. Biraz daha çabalarsak dünyadaki kalan tek yalnızlar olarak tarihe geçmeyi planlıyoruz.

kapanışı da bu şarkıyla yapıyoruz.

Dipnot: Yeni okulumun forması iğrenç. Ben hayatımda bu kadar amele bir forma görmedim. Özel okul olmuş ama forması neden bu kadar berbat anlamadım. Hele ki pantolon.. İncil satan amca pantolonuna benziyor. 

5 Eylül 2012 Çarşamba

Günlerimden notlar


  • Dershane sıktıkça yüzmek ve bisiklet sürmek rahatlatıyor. Uzun zaman ardından tekrar bisiklet sürmeye başladığımın göstergesi bu da. Özlemişim rüzgarla yarışmayı.
  • Yüzmek demişken havuzda biriyle arkadaş oldum. 6. sınıf. bildiğin 6.sınıfa geçmiş bir arkadaşım var artık. Alp adı. Birlikte yüzüyoruz. Ben zaten ya 60 yaşın üstündeki yaşlılarla anlaşabiliyorum ya da böyle küçük çocuklarla. Ortayı bulamadım bir türlü. 
  • Dershane demek düzenli hayat demek,düzenli uyku,düzenli test çözmek demek. Hayatın yavaş yavaş tempoya girmesi demek. Her şey düzene girerken artık düşüncelerimi de düzene sokmam gerek demek.
  • Dershane güzel gidiyor. Türkçeciyle kanka olduk. Çok sevimli bir kadın,topuklu giymesine rağmen boyu kısacık. Sürekli bana takılıp duruyor derste,eski öğrencileri beni kıskanıyorlarmış ilk günden adımı öğrendiği ve benimle fazla ilgilendiği için. Benim adımı hemen öğrenmesinin nedeni de dershanenin ilk günü ilk ders onundu,bizde kapıda Hande'yle duruyorduk o sırada sınıfa girdi. Bize bir şeyler söyleyip takıldı sonra ben cevap verdim "Bak seeeen" yaptı derken 18 kişilik sınıfta da kitap okuma işini ciddiye alan (hatta neredeyse tek kitap okuyan) bir ben olunca ayrı bir havam oldu tabi. ehhehe.

  • İngilizcecinin götüne kibrini sokmak için adam topluyorum gelen var mı? Bir insan bu kadar mı kibirli olur? İlk ders geldi İngilizce sohbet etti bizimle (Adam türk.) Sınavla ilgili duymaktan bıktığımız genel bilgilerden bahsetti,bende gelemedim bu duruma ikinci ders "Bu ders ders işlesek rehberlik yapmasak" deyince "Ben burda bir ders sizinle İngilizce konuştum,bu da bir dersti sen rehberlik diyorsun,sorarım sana speakingin yeterli düzeyde mi?" diye küçük düşürmeye çalıştı beni orospu çocuğu. Ben küfür etmeyi sevmem fakat bunu haketti o,neyse. O ders sürekli olarak beni küçük düşürmeye çalıştı,hedefimi sordu cevap verdim hemen ingilizce şiir açtı vesaire vesaire.. "Ben çok şiir okurum,tiyatroyla ilgiliyim.." "BANANE BANANE SORDUK MU ŞİİRLE İLGİLİ MİSİN TİYATRO SEVER MİSİN DİYE. BANANE YARRAAAAM" demek istedim,demedim. Diyemedim. 
  • Benim de egoist bir yapım var fakat kendini herkesten üstün gören insanlara tahammülüm yoktur. Ego ve kibir arasında büyük fark var çünkü,bunu bir ara uzun uzun anlatıyım ben. 
  • Okulumu değiştirdim. Bu konuya okul açıldıktan sonra değineceğim.
  • Dershane için kezban kampı demiştim,hala o düşüncemden vazgeçmedim ama "yoklukta gideri var" diyebileceğim bir kaç kız buldum,önceden tanışıyorduk biriyle ötekiler de arkadaşları. hepsiyle tanıştım. Geçen yanıma oturan kızdan sanırım etkilendim. Psikologa gidiyormuş, bugün konuştuk "Aslında senin psikolojik sorunların yok,sadece toplumun normal gördüğü biçimde değilsin ve belirli kalıplara girmek için psikologa gidiyorsun. Düşünsene neye göre sorunun var kime göre sorunlusun?" dedim tam vazgeçiriyordum ki arkadaşları hemen "Kesinlikle gitmelisiiaaan!" yaptı. Gitmeyeydi iyiydi.. 
  • 12 GÜN SONRA OKUL AÇILIYOR. 
  • Okulun açılması demek bisiklete,havuza,filmlere hoşçakal demek. Serviste kitap okuyup müzik dinlemeye,testlerin içine gömülmeye evden sabahın köründe çıkıp akşam dönmek demek. Aqladm delicee :(
  • Ben bir ara nefret ettiğim bir insanın hikayesini anlatacağım size. Ama birinin bana hatırlatması gerek,şu an hiç uygun değil ona olan nefretim yoğunlaştığında hatırlatın da anlatayım,güleriz birlikte(hem benim ergen atarlarıma hem onun şu anda düştüğü komik duruma).


Dipnot: O barbara niye orada diyeceksiniz,bende bilmiyorum postu yazarken yan sekmede onun fotoğrafı açıktı,ekleyeyim dedim. Güzele bakmak sevaptır sevap pointsiniz artar.