9 Ağustos 2013 Cuma

AÇILIN BEN EN BİRİNCİYİM

Boğaziçi'ni kazanmam ne güzel oldu. Nurtopu gibi bir egom oldu.
Dershaneye gittim geçen "Oooo boğaziçilimiz gelmiş" falan filan. Egolarımın okşanması hoşuma gidiyorsa demek.
Dershanedeki sınıfımdan biri dershanede staja başlamış. Onunla oturduk konuştuk biraz. Dershanede dönen olaylardan bahsetti. Sonra önceki postlarda bahsettiğim, Bay Kibirli'yi (Evet adı bu olsun) anlattı. Öğretmenler odasında pano hazırlamışlar. Kazananlar kağıtlara türlü türlü şey yazıyor. Bizde arkadaşla oturup şöyle bir şey yapalım dedik.

Ben sadece "en birinci benim yazıyım,bulutlar olsun" demiştim. Sonra ortaya bu ego harikası olay çıktı. "Boğaziçili olduğunu da ekle ekle, onsuz olmaz." sonundaki iki satır arkadaşın eseri. "Böyle yazalım da görenlere kapak olsun nihaha" O lacivert gözlüklü gülücük saçan şapşirik de benim.

BENİM ARTIK LACİVERT GÖZLÜKLERİM VAR.
Hala alışma evresindeyim. Hep unutuyorum takmayı zaten. Geçen bir arkadaşım "John Limon" olmuşsun dediğinden beri ayrı bir sevmeye başladım gözlüklerimi.
***
Ben evde çok sıkılıyorum. Bisiklet sürmüyorum. Koşmayı bıraktım. Odamdan dışarı zorunlu bir durum olmadığı sürece çıkmıyorum. Gerçekten bunaldım. Hiçbir şey yapmak istemiyorum. ama aynı zamanda sıkılmak da istemiyorum. Hiçbir şey yapmamak istiyorum ama sıkılınca bir şey yapmış oluyorum. Sıkılmayı bırakmaya çalışırken daha da çok sıkılıyoru.. OFFF!

Birde mutluluğumu paylaşacak birini istiyorum.Tabi mutlu olursam. Çünkü mutsuzluğu paylaşmaya gerek duymuyorum,teselli cümlelerini sevmiyorum. Mutsuzluğu yalnız da kaldırabiliyorum ama mutluluk için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. İçim içime sığmıyor ama bunu paylaşabileceğim herhangi biri yok. En kötüsü bu olsa gerek. Biri benimle birlikte sevinmiyor. Biri benimle üzülmüyor da ama bu çok mühim değil. Çünkü ne kadar üzülse de benim nasıl hissettiğimi anlayamaz mutsuzken. Ama mutluluk biraz daha farklı. Sarılarak,dans ederek hatta zıplayarak bile paylaşılabilirken benim kimseyle paylaşamamam mutluluğu aniden üzüntüye dönüştürüyor.
Sırf bu yüzden yoldan geçen birine "benimle sevinir misin" demem bence. demeyeyim yani. aklımdan geçiyor ama demem.
***
Arkadaşlar sizin bu konudan haberiniz var mı bilmiyorum ama gezi direnişinde tutuklananlara destek için mektup gönderebiliyorsunuz.

İster resim çizin ister yazın. Bir şeyler paylaşın onlarla. Eylemlerde tutuklanan herhangi birimiz de olabilirdi. Bizimle yaşıt insanlar yürüyüşe katıldıkları için faşist şiddetle öldürüldü, haksızca hapse atıldı. Hapiste onları geçmeyen saatlerle bırakmamalıyız diye düşünüyorum. Çünkü desteğe en çok ihtiyaç duydukları zaman şu an. Elimizden geleni ardımıza koymuyoruz,kalemi kağıdı alıp mektup yazıyoruz. Zaman geçirmeleri için güzel kitaplar,şiirler gönderiyoruz.
***
Ülkede yine bir şeyler oluyor. Ve olmaya devam edecek. Hep böyle olacak. Çünkü bütün olmanın,barışın ne demek olduğunu hala anlayamamış bir ülkeyiz. Biri gelip kürtleri ötekileştirecek,diğerisi ulusalcıları,başka biri dindarları,bir diğeri alevileri.
Ötekileştirmeler,insanlık dışı soykırımları peşinde getirecek. Küçücük çocukların ölümüne neden olacak. Ve ideolojisine körü körüne bağlı insanlar "oh olsun" diyip sevinç naraları atacak. İktidar değişip bu insanların torunlarına soykırım yapıldığında "insanlık nerede" diyecekler. Bu kısır döngü insanları sevmenin ne demek olduğunu anlayana kadar sürecek. Çünkü sürekli toplumu birbirinden ayıracak başa gelen. Kim olduğunun önemi yok. Devlet bu çünkü, hepsi aynı bokun grisi ya da turuncusu.
Her gelen kendi ideolojisine mensup olan vatandaşları kayıracak.  Bu hep böyle oldu,ülkedeki zıtlar birbirinden bu derece keskin çizgilerle ayrıldığı sürece de devam edecek.
Önce sevmeyi öğrenmemiz gerek. O zaman devlete ihtiyaç kalmayacak zaten.
All you need is love diye boşa dememiş John abimiz.
***
Bu bayram geçmiyor mu? İkinci günündeyiz ve ben ölmek üzereyim.
Tüm akrabalarımla geçen o möthiş konuşmalarımızı aktarıyorum size.
-Nereyi kazandın :) ?
+Boğaziçi
-Maşallah,hangi bölüm :)?
+Çeviribilim.
-Çevre bilim mi?
+ÇevİRİbilim.
-Hıııı.... (Anlamadım ama çaktırmıyorum kafası) Ne olacaksın mezun olunca yani?
+Çevirmen olacağım,tercümanlık gibi bir şey.
-İngilizce yani.
+Sadece ingilizce değil ama genel olarak evet ingilizce.
-Keşke çukurova ingilizce öğretmenliği yazsaydın.
+ORANIN PUANI BENİM 100 PUAN ALTIMDA BOĞAZİÇİNİ KAZANDIM SEN HALA BENİ ÇUKUROVA ÖĞRETMENLİĞE YOLLAMA DERDİNDESİN. NASIL BİR BEYİN İŞLEYİŞİNİZ VAR YETHEEEEEEERRR diyemedim. Hepsine "Boğaziçi daha iyi hem istanbulun imkanları..." diyebildim sadece. Ardından "benim nınımın nınısı şurayı kazandı şimdi şurada çalışıyor" muhabbetleri.

Birde sınav sisteminden haberi olmayanlar "O kadar iyi puan yaptın keşke tıpa gitseydin" diyorlar. Onlara da özveriyle YGS-LYS'nin karışıklığını anlatıyorum. Anlamıyorlar ama ben anlatıyorum. En sonunda "Hııııı" diyorlar sadece ama ben anlatıyorum. Çünkü sabır böyle bir şey

Birde "Ne kadar zayıflamışsın"cılar var. Bunlar genelde yenge adı altında geçen basenli teyzeler. 5 yıl önce zayıfladım ve hala "Ne kadar zayıflamışsın..." 5 yıldır kilom aynı diyorum "Önceden maşallahın vardı şimdi çok zayıfladın" diyorlar. "Alıyorum son zamanlarda almaya başladım" diyorum bende. Ne diyeyim yani. ne. çıldırttılar beni iki günde. zayıflamışsın da zayıflamışsın. pffff bye.

Bu teyzelerin amca versiyonu ise "Ekmek ye" diyorlar. Çok zayıfsın ekmek ye biraz. EKMEK YE EKMEK.
ben bu baskılara dayanamayacağım.. götürün beni buralardan. gideyim de ekmek yiyeyim.
***
İstanbul'da yaşamak nasıl bir duygudur acaba. Umarım güzeldir ve tüm önyargılarımı kırıp bana "hiçte düşündüğüm gibi değilmiş" dedirtir. Çünkü İstanbul denilince benim aklıma gelen tek şey kalabalık yollar,araçlar ve bunalmış insanlar. bunların yanı sıra sahaflar,cağaloğlu yokuşu ve boğaz.

3 yıldır "İzmir'de yaşıycam ben yea" deyip İstanbul'da okuma keyfi. Ya Boğaziçi'ni İzmir'e taşıyamıyor muyuz?

Ben 20 kişilik sınıfta bile nefes alamıyorken o 324879283748 milyon insanın yaşadığı İstanbul'da ne yapacağım?
Kitap çıkarıp boğaza atlayarak intihar etcem.
okumayacağım ben.
gidiyorum bu.

7 yorum:

  1. Öncelikle İstanbula geleceğin için sevince boğulduğumu belirtmek isterim. Zira nedense sana buralarda denk geldiğim için günün birinde gerçekten de tanışmış olmak istiyorum (twitterinda gördüğüm kadarıyla bu isteğimde yalnız da değilmişim) aynı zamanda anonim yazan biri için çok büyük istekler ama böyle :D İstanbul fazla kalabalık, karşılaşma ihtimalimiz düşük. Bunun yanısıra her çeşit insan olduğu için karşılaşsak da seni tanımak zor olurdu. Yine de gelecek senelerde Boğaziçili olabilmeyi başarabilme ihtimalim varsa bunu gerçekleştireceğimden emin olabilirsin :D Umarım güzel ama boğuk havalı, kalabalık ama eğlenceli İstanbulu benimsemen kolay olur :D Adına sevindiğimi daha önce belirtememiştim, sevincini sen farkında olmadan paylaşıyorum halbuki ben burda. O zaman her şey istediğin gibi olsun diyelim :)))))))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eheheh teşekkürler!
      Bence beni istanbulda mavinin en güzel olduğu yerde rahatlıkla bulabilirsin diye düşünüyorum.
      Ya da en sakin yer neresiyse ben kesin orada bir yerlerde oturuyorumdur öylece.
      Bir gün görüşmek dileğiyle ^^

      Sil
  2. En birinci olmana gercekten tum kalbimle sevindim. İstanbul bunaltici ve yorucu. İnsani yasamaktan sogutan bir yer. Tabii nereye gidecegini bilmiyorsan. ^^ Sahaflarda dolasip ozenle secerek aldigin o kitaplari Uskudarda Kiz Kulesine karsi oturup gokyuzunun masmavi oldugu zamanlarda okuyabilirsin mesela. Denizin kokusu cigerlerini doldurur. Buyuk ihtimalle sana cok uzak kalacak olan Aydos ormaninda saatlerce huzuru koklayabilirsin cam kokulariyla birlikte. Ama her ne olursa olsun o kalabaliga donmek zorundasin yine. Eger bir gun, masmavi gokyuzunun altinda sakin bir yere cokup kitap okuyan ve bir anligina basini kaldirip sana gulumseyen birini gorursen o benimdir. İstanbulun keyfini cikarmani dilerim!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım bir şeyi sürekli söyleyince böyle oluyor,sürekli "en birinci" diye diye oldum eheheh.
      İstanbul deniz kokmuyor ama. bir türlü istanbulda o iyot kokusunu alamadım.
      İstanbula gider gitmez yapmak istediğim şeylerden biri zaten sahaflar ve üsküdar. Ama önce bir Cağaloğlu yokuşundan çıkayım. Sanki o yokuştan çıkınca bir farkındalığa kavuşacakmışım,her şey gözüme farklı gelecekmiş gibi.
      Kalabalık deme ama korkuyorum :(
      Olur ya bir gün bankta oturan kitap okuyan birini görürsün ama saçları yüzünü kapamış. Bulutlara bak! de. Bakarsa senindir,bakmazsa zaten kimsenin olmamıştır eheh.

      Sil
  3. Ali.
    İstanbul çok korkunç. Kendini farklı hissettiğin zamanlarda bile herkes olursun. Yolda yürüyüp geçen insanlara karışacaksın. Çok kalabalık olacak, boğulacaksın. Kendini sahillere atmaya çalışacaksın, sahiller de aptal insanlar ve apaçi dolu olacak. Metroda bin bir türlü insan göreceksin. Boş ulaşım aracı bulmak diye bir şey yok. Ciddiyim. Kulaklıksız gezme sakın, aptal insanların muhabbetini duymak zorunda kalma.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. BEN KAÇIYORUM OKUMAYACAĞIM. KORKTUM AĞLAYABİLİRİM ŞU ANDA :(

      Sil
  4. Yazı ile hiç alakası yok ama Tumblr'ı bıraktığını öğrendiğim de ben
    http://media.tumblr.com/tumblr_m9s3krlSYl1roya1c.gif

    YanıtlaSil