24 Mart 2012 Cumartesi

Gülümsemesi güzel olan insanlara karşı zaafım var.

Gerek özel dersimin bitmesi gerekse YGS için gittiğim dershanemin hafta içi olması nedeniyle hafta sonu bir şeyler yapayım dedim ve Speaking Kursuna yazıldım. 30 saatten oluşan 5 haftalık yabancı öğretmenlerin girdiği speaking kursuna yazıldım. Zaten beş hafta en azından farklı insanlar görmüş olurum ve zayıf olduğum İngilizce konuşmamı geliştiririm dedim.

Bugün saat 10daydı ilk ders. 10dan 1 buçuğa kadar. Sabah uyandım 3 haftadır sakız ettiğim kitabım Dr.Jivagonun son 70 sayfasını okudum önce. 500 sayfalık bu kitaba 3 hafta önce başladım iki hafta okuyup 430a geldim ardından edebiyat yazılısına bir hafta kalınca 420 sayfalık Halit Ziya Uşaklıgil'in Kırık Hayatlar kitabı aramıza girdi, ayrıca bir  hafta içinde bitirmek zorunda olduğumdan Dr.Jivago kaldı. Kitabı bitirdiğime edebiyat yazılısını da olduğuma göre artık Dr.Jivago'ma dönebilirim diye düşündüm ve sabah onu bitirdim.

Kitabı sonunda bitirdim. Ardından hazırlanıp çantama da yolda okurum diye Savaş ve Barış'ın ilk cildini son anda koyup çıktım evden. Malum 45 dakikalık yol okurum bol bol diye düşündüm. Zaten düşündüğüm gibi de oldu.

Kitaplı müzikli 45 dakikalık bir otobüs yolculuğundan sonra vardım. Geç kaldım 10 dakika üstelik. Dershanenin kurucusuda "bir daha geç kalma" diye uyardı. Geçtim sınıfa (!). Ne kadar sınıf denir bilemiyorum o iş toplantılarında olan koyu kahverengi büyük masa ve etrafında ciddi iş adamlarını bekleyen siyah sandalyelerle sınıfa benzer bir yanı yoktu doğrusu.

Zaten sınıf demeye de bin şahit ister. Benimle birlikte 4 öğrenci 1 İngiliz öğretmen. Kocaman bir masa ve sandalyeler. Özel ders havasında olması hoşuma gitmedi değil doğrusu. Bol bol konuşma zamanımız olur.

3 kişi var diyorum benim dışımda 3üde kız. Birisi çalışıyor hatta küçük kız çocuğu varmış (Duyunca şok oldum hiç göstermiyor çünkü) birisi üniversite hazırlık okuyor,ötekisi ise benim gibi Liseli ergen. Birde hocamız var Larry. Nasıl bir ingiliz anlamadım ben doğrusu bildiğin göbekli kel türk yani. İnanmıyorum o adamın ingiliz olduğuna hala.neyse.

Girdim sınıfa oturdum tanıştık kaynaştık. Tabi benim gözüm kaldı üniversite hazırlık okuyan arkadaşta. Bir kere DİŞLEK! Dişlek olan insanların gülümsemelerine zaafım olduğunu biliyormuşçasına ders boyunca gülümseyip durdu. O güldükçe ben eridim bittim. Dişlekler gülümsemesin için bir hoş oluyor sonra..

3 saatlik ders boyunca o gülümsedikçe içim eridi. Bir bunu bilirim. Dişlek insanlar yanımda gülümsemeyin. Lütfen rica ediyorum. Sonra Ali neden böyle :(

3 yorum:

  1. Oha benimde dişlek insanlara zaafım var.(bu arada dinlediğimiz müzikten,okuduğumuz kitaba kadar aynı,onu keşfettim geçende) Mesela,bir kafede oturduğumuzda yan masada dişlek bir insan göriyim,bir de gülümsesin mi?! Yanına gidip çok tatlısın yaağ diyip öpesim geliyo. Hatta geçende birini gördüm sokakta,dişlekti ve mavi gözlüydü ve ha bire gülüyodu ve ben nefes alıp almadığımı kontrol etmek için duraksadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İŞTE BENİ ANLAYAN BİR İNSAN. GEL SEVECEM!

      Sil
    2. Gel şöyle bi yanaklarını sıkayım. Seni gidi beni anlayan insan. (oy vıcı vıcı)

      Sil