17 Ocak 2012 Salı

Bugün günlerden "Mutluluk"

Hava ne zaman güneşli olsa içimi bir mutluluk kaplıyor. Sevinçli oluyorum. Kasvetli havalar bana göre değil.
Bu sabah geç uyandım. Uyandıktan sonra bir güzel kahvaltımı edip bu güneşli güne bir kaç saat kitap okuyarak başlamaya karar verdim. Bitirmem gereken kitapların sayısı günden güne artıyor çünkü. 
Geç uyandığımdan dolayı kitaptan kafamı kaldırdığımda öğlen olmuştu. Bu sırada aynı saatte yatmamıza rağmen benden 2,5 saat sonra uyanan Burak mesaj attı. Özel dersim bugüne alındığından bende bir yandan hazırlık yaptım bir yandan onunla mesajlaştım.
En son ayakkabılarımı giyinip,kulaklığımı taktıktan sonra attım kendini soğuk ama güneşli havanın kollarına. Bulutlar bugün çok güzeldi. Gözlerimi bulutlardan alamadım. Eğer bir gün bir yerde yukarıya bakarak yürüyen birisini görürseniz,bilin ki o benim eheh.
Metroya bindiğim zaman boş bulduğum karşılıklı olan yerlere oturmayı seviyorum. Yine boş olan 4lü o koltuklara geçtim. Kitabını okumaya başladım.
Benden 2 ya da 3 durak sonra elinde spor bir çanta boynundaki beyaz atkıyı tamamlayıcı olarak güzel bir deri mont ile hoş bir pantolon giymiş bir kız oturdu yanıma. Minik burnu,kumral teni ve sevimli bir yüzü vardı. Benden en fazla bir yaş büyüktü tahminimce. Sanırım yine metroda aşık oldum. Benim şöyle bir inancım var ki " Eğer bir metro aşkımla ikinci sefer karşılaşırsam büyük bir aşk yaşayacağım." sonuç olarak hiç karşılaşmadım. Ama karşılaşırsam yaşıcam. Valla bak.
Kitap okurken ona yaslanmayı çok istedim ama yaptım mı? Yapmadım. Yapamadım. İçimde kaldı. 
Bir ara kitabı bırakıp telefonumla ilgilenirken karşımda oturan amca Tolstoy okuduğumu görünce; Tolstoy'un bir kitabını önerdi. Nedendir bilinmez mutlu oldum. Tolstoy okuyan insanları hep sevdiğimdendir belkide. Ardından o amcanın yanına oturmuş bir adam kitabın kaç cilt olduğunu sordu. Tek cilt dedim bende. Oda "Bu kitabın aslı iki ciltti. Kısalta kısalta bir hal etmişler,yazık." dedi. Sonra Savaş ve Barış'ın da aslında 4 cilt olduğunu söyledi. Kitapların özünden saptırıldığından bahsederken aklıma  George Orwell'ın 1984 kitabında anlatılanlar geldi. Yoksa o kitapta yazanları mı gerçekleştirmeye çalışıyorlardı diye düşünmeden edemedim.
Metrodan metro aşkımla aynı durakta indik. Merdivenlerden çıkarken 2 kere dönüp baktı bana. Ben bir an nedendir bilinmez kendimi çok ezik büzük hissettim,omuzlarım düştü kamburum çıktı. Sonra dedim ki noluyor Ali ne ayaksın sen? Metro aşkım ilk gişeden bense yanındaki gişeden çıktım. Bir daha görüşmemek üzere yollarımız ayrıldı onunla.
Ardından Kardelenlere vardım. Özlemişim Kardelen'i de. Sağ olsun beni tuvalette sıçarak karşıladı eheheh  Benim onlara varmamla İngilizce öğretmenin gelmesi bir oldu zaten. 2 saatlik sürecek dersi İngilizceci de 1,5 saate düşürdü hemen bitti gitti. 
Kardelen gibi bir arkadaşınız varsa diyorum. Mutlu olmanız için yeterli bir sebep. Kiminle konuşursam konuşayım onunla konuşurken ki rahatlığı kimsede hissetmiyorum. Anlattığım saçma da olsa dinler. Tavsiyeler verir. Üzgünsem teselli eder. Yargılamaz. Dedikodusu desen yoktur zaten neyin dedikodusunu yapsın şu sevilesi tipiyle eeheheh. Bugünde beni yine mutlu etti. Bulutları ne kadar çok sevdiğimi biliyor,oda sever benim gibi. Gitmiş kitap fuarından bana bulut gözlemcisinin rehberi kitabını almış. Nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Böylede sevilesi bir tip işte. Bak yine aklıma geldi mutlu oldum ehe. 11. katta oturuyorlar. Ne zaman penceresinden gökyüzüne baksam bulutlara dokunacakmışım gibi hissediyorum. Birlikte bulutları izledik. 
-Düşünsene herkes bir şeylere sahip. Market özel birine ait,yollar devletin. Arabalar evler... Hepsi özel ve bir düzen içinde.
+En azından bulutlar hâlâ hepimizin Kardelen..


Aslında kötü örnek bir arkadaş. Bana puro içirdi. Çok güzeldi. Ballı beylee. Hayatında ağzına sigara almamış biri olarak ballı puroyu sevmedim değil. Hep arkadaşlar bozuyor beni aslında! Hep Kardelen Hep. (Böylede överken bir anda itin kıçına sokarım kardeleni eheheh) Puronun tadı damağımda kaldı ama. Birde sigaranın bağırsakları çalıştırması diye bir gerçek var tuvalete zor attım kendimi.
Akşam eve dönerken de Burak'la mesajlaştık yine. Onun söyledikleri de bir o kadar mutlu etti. Yazdıklarım hakkında konuştukta. Mutlu oldum söyledikleri karşısında. 
Bugün günlerden mutluluktu,küçük şeylerden mutlu olan ben için.

8 yorum:

  1. şu gökyüzünü izlemek meselesi :) tam benlik.. gece gökyüzünün parlak zamanlarında, yatağıma uzanıyorum ve perdeleri tamamen açıyorum. Yastığımı ay ı en rahat görebileceğim şekilde ayarlıyorum. Saçlarımı her zamanki gibi yastığıma yayıyorum... Sonra da düşünüyorum ki bu manzaranın karşısında saatlerce kalabilirim. Düşüne düşüne gülümseyerek uyuyakalıyorum :)

    ayrıca ben bu yazıyı çok beğendim :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. diyorum ben mutluluk gökyüzünde. Bende genelde oturup saatlerce güneşli günlerde masmavi gökyüzünde beyaz pamuktan bulutları izlemeyi seviyorum. Teşekkürler ayrıca ^_^

      Sil
  2. Küçük şeylerden mutlu olmak, sanırım bir erkeğin anlatımıyla cok daha deer kazanıyor.Mutlu olmayı seven ama cok zor olan ben icin; yazdıkların cok etkileyici, akıcı ve muhtesem. Bence ciddi ciddi bunları biriktirip kitap filan yapmalısın.Genelde zevk icin yazılır ya da duygularını paylaşmak icin ama ben sürekli elimin altında olan,okuyunca mutlu olabileceğim bir kitabım,mutluluk kaynagım olsun isterdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim ama kitap için erken değil mi sanki. Daha 17 yaşındayım önümde uzun yıllar var hem daha kendimi geliştirmem de gerek. Bundan 3-5 yıl sonra bir bakmışsın waffleseverim kitap çıkarmış :P

      Sil
  3. ay terapisi var hatta ey gidi :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte gökyüzü mutluluktur ya diyorum ben hep.....

      Sil
  4. çok güzel ifade ediyorsun kendini. tebrikler

    YanıtlaSil