1 Şubat 2012 Çarşamba

Asosyal asosyal nereye kadar?

Dedim sabah kendi kendime. Önce kaç gündür odamdan dışarıya çıkmadığım için güzelce bir duş aldım. Ardından pantolonumu gömleğimi giyindim. Giyinirken sanki onlar benim değilmiş gibi hissettim. Uzun zamandır eşofmandan başka bir şey giymeyince pantolon gömlek giyince garip hissettim. Üzerime de montumu çekip çıktım dışarı.
Dışarı çıkmayınca nasıl soğuk olduğunu da bilmiyor insan. Götüm dondu. Nasıl soğuk nasıl rüzgarlı. Birde benim sinüzitim var. Eğer sinüzitiniz varsa hayat size bok. Şöyle ki;
  • Rüzgarlı havada başın ağrır
  • Çok sıcak havada başın ağrır
  • Çok soğuk havada başın ağrır
  • Çok gürültülü ortamda başın ağrır
  • Çok ışıklı ortamda başın ağrır.
Sonra Ali niye sessiz sakin ortamları seviyor. Tabi severim. Vücudum bile beni asosyalliğe itiyor yani benim ne suçum var..

Çıktım tir tir titriyorum,başım çatlamak üzere yürüyorum yolda. Bir amca durdurdu "Evladım gözlüğümü evde unutmuşum dijitürkü arayacam ama görmüyorum numaraları bana çevirir misin?" dedi. "Tabi ki amcacım,sormanız hata" dedim bende. Çevirdim numarayı sonra başka bir numara isteyeceklerini söyledi amca gözleri görmüyor diye biraz beklesen sorun olur mu dedi. Olmaz dedim bende. Zaten bir yere yetişme çabam yoktu.

Telefonda adama derdini anlatırken "Şimdi arıyorum çünkü öğleden sonra kan verilecek kanserim." kelimeleri ağzından dökülünce içimi bir üzüntü kapladı. Hiç tanımadığım bir insan için üzüldüm. O sırada tüm içtenliğimle dua ettim amca için. Ne doktorum ne elimden bir şey gelir ama amca için dua ettim. O sırada saçma salak şeylere üzüldüğüm için kendimi suçladım. Hayatın sadece "Çok yalnızım:(:(88" "Fizikten düşük aldım :(" gibi şeylerden ibaret olmadığını çok iyi anladım.

O sırada amcanın işi bitti. Kapattı telefonu. Çok çok teşekkür etti. Amcanın rızasını aldıktan sonra devam ettim yoluma.

Ece'nin yılbaşı hediyesini (Şubat oldu ne yılbaşısı lan? dediğinizi duyuyorum evet. Yılbaşında almıştım anca şimdi göndermek nasip oldu ben ne yapayım!?) kargoya verdikten sonra Final dershanesine doğru gittim. Dilci halimde finalden %50 burs almışım. Bu bana yeterde artar. Seneye YGS için finale gitmeyi düşünüyordum zaten. Böylece kesinleşmiş oldu finale kaydım.

Finalden mutlu bir şekilde çıktım. O sırada Cansu mesaj attı. Mado'da seni bekliyoruz diye. Zaten günün anlam ve önemi onunla buluşmaktı. Kim bu Cansu? Sonra anlatıcam uzun uzun.

Görünce ayağa kalktı sarılarak karşıladı beni. Sarılmak çok güzel bir şey. O sırada eğer geriye çekilmeseydi ona öyle sarılmış şekilde uzun uzun durabilirdim.  Sarılmak huzur veriyor bana. Anlatamayacağım bir huzur.

Kuzeni de vardı yanında. Çok samimi kızdı şimdi. Çokta eğlenceliydi. Baya güldüm sayesinde hehe. Erkek arkadaşıyla sorunlarından bahsetti vesaire vesaire. Sanırım Cansu'dan çok kuzeniyle konuştum. neyse

Sonra kalktık dışarı çıktık. Cansu'nun ablası almaya gelecekti. Öyle olunca bende eve döneyim o zaman dedim. Sarıldık tekrar. Görüşürüz dedim ve eve doğru yol adım. Yürürken ileride bir baktım Cansu ve kuzeni. Dedim siz napıyorsunuz. Ablam gelmedi bizde yolu bulamadık dedi. Zaten Cansu hep böyle şaşırmadım yani. Gittim ikisini durağa bıraktım. Zorla fotoğraf çekildik. Ben sevmiyorum fotoğraf çekilmeyi. Anlamıyor Cansu. Sonra binecekleri otobüs geldi. Tekrar sarıldık. Sonra gittiler.

Sarılmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu yine anladım. Sarılmak çok huzurlu bir eylem. Keşke daha uzun sarılabilseydik. Neyse.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder